Kilitlenip kalmıştı duydukları sözler karşısında. Erken gelmişti beklediği kelimeler ama onu bu hale getiren karısının ağzından çıkan şeyler değil ona güvenip kendisine açılmasıydı. Heyecanlanmıştı yeni yetmeler gibi hatta yüreğinin tatlı çırpınışı tüm bedenini sarmıştı. Soğuk hava değildi onu titreten hissettiği duygu yoğunluğuydu. Mutlu olmuştu. Yersizdi belki bu sevinci ama onun için kıymetli bir adımdı karısının yaklaşımı. Gözlerini şükürle kapadı ve yanlarında olan ellerini karısının bedenine doladı. Şimdi kendine gelmeliydi. Daha sonra bu sevinci doyasıya çıkaracaktı.
"Sen tanıdığım en güçlü kadınsın ve bu akşam bunu bir kez daha gösterdin bana."
"Hayır değilim. Güçlü olsaydım şimdi bu halde olmazdım. Çocuk gibi çaresizce ağlamazdım." Dediğinde Yusuf tebessümle saçlarını okşadı Aygen'in. Yüreğinde büyüyen tüm iyi niyetleri parmak uçlarıyla karısına vermek istedi. Kalbi güzel olan karısı nasıl olurda kendisini suçlardı. En masum olan oydu oysa. Herkesi kendisi gibi dürüst sanıp tuzağa düşende. Yusuf onu nasıl suçlar nasıl güzel gönlünü kirli kelimelerle kırardı.
"Cesarette gücün bir parçası değil midir? Yaşadıklarına rağmen hala gülebilmen ve bana korkularına rağmen anlatmaya karar vermen...Ben eksik bile söylemişim sen hem cesur hem de güçlü bir kadınsın." Karısının kendinden biraz uzaklaşıp yüzüne bakmasını tebessümle izledi. Tıpkı küçük bir kız çocuğuna benzetmişti onu. Kızarmış burnu, sarkıttığı dudakları ve pembeleşen yanakları ile çok sevimli gelmişti gözüne. Öpmek istedi yüzünün her noktasını ama en çok yüreğini. Yutkundu Yusuf ve bu arzusunu bir kenara bırakıp Aygen'in elinden tutarak koltuklardan birine oturttu. Daha sonra üzerine bıraktığı battaniyeyi iyice vücuduna sardı. Kendisi de birini çekip Aygen'in tam karşına oturdu. Şu an dizleri birbirine değiyordu. Karısı başı önünde ellerini izlerken Yusuf onun güzelliğini seyrediyordu. Bekledi. Elbet kendisini toparlayınca diğer şeylerde dökülecekti ölüp bittiği dudaklarından. Acelesi yoktu. Günler uzun gecelerini de onun için seve seve feda edecek kadar değersizdi. Yeter ki o iyi olsun, üzülmesin, hep mutlu olsun gerisi önemli değildi. Karısının burnunu çekip ateşe dönüşünü izledi bu sefer. Gözleri ona değmekte imtina eder gibiydi. Yusuf bu hareketinde kendisini suçlu hissettiğini anlamıştı. Saçmaydı. Daha fazla dayanamadı ve bu düşüncesini dile getirdi.
"Kendini suçlayıp o bakışlarını kaçırma benden."
"Aklımdan geçirdim. Hatta nasıl yaparım diye düşündüm ben."
"Düşünmeyi bırak eyleme döksen bile sana kızmaz yada kırılmazdım." Dediğinde karısının dolu gözleri Yusuf'un yüreğine işlemişti. Her bir damla asit olmuş içini yakmıştı. İstemiyordu ağlamasını. Onun yüzünden yeterince akan göz yaşlarına yenileri eklensin istemiyordu. Gülsün istiyordu. Mutlulukta olsa dolu dolu baksın istemiyordu gözleri.
"Kimse ihaneti hak etmez bu düşmanın olsa bile. Benden istedikleri şey... sana ihanet etmem." Yusuf kim diye sormadı yada ne için diye eklemedi. Sadece konuşmasının devamını bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kokulu Papatya
General FictionEliyle biraz sonra evleneceği kızın çenesini kavrayıp yerde olan gözlerini,gözlerine sabitledi.Tamamen duygudan yoksun buz gibi bakışlarını önce çehresinde dolandırdı,ardından konuşmaya başladı. "Biliyor musun beyazlar içindesin ama ben sende değil...