69. YİNE DE BİR UĞRARIM ESKİLERE"

45.1K 2.4K 421
                                    


Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

69. BÖLÜM "YİNE DE BİR UĞRARIM ESKİLERE"

Rüzgarlı gecenin kulağıma getirdiği dalgaların sesi ruhuma iyi geldiğinden ders çalışmayı bırakmış koltuğa uzanmıştım. Yedinci karemizi çizen eşimin resmine dikkatle bakarken işaret parmağım kendiliğinden onun yüzünde geziniyordu.

Gözlerim dillendirdiği satırlar ve çizgileri arasında gidip gelirken onu özlediğimi fark ettim. Oysa her gün görüyordum ama bu aralar aşırı yoğundu, akşam yemeklerini iş yerinde yalnız yiyordu ve yorgunluktan yatağa emekleyerek giriyordu.

Dün bana az kaldı demişti, bu yalnızlığı telafi edeceğinide eklemişti.

"Beni mi özledin?" Sesi duymamla doğrulmak istedim ama Cesur'un omuzlarıma bastırdığı elleri buna mani oldu. Eğilip alnımı öptü, dudakları tenimdeyken "Artık sana, bize zaman ayırabilirim." dedi, küçük tatlı öpücükleri kaşımın kenarından kulağıma doğru yol aldı. "Bil bakalım sana ne aldım." Fısıltısına sadece heycanla karşılık verebildim. "Bana böyle tepki vermen her geçen gün daha çok hoşuma gidiyor."

"Hediyemi göster." dediğimde elini öne uzattı, parmaklarına doladığı siyah zincirin ucunda gidip gelen siyah pırlantayla işlenmiş siyah bir inci çiçeği görmek beni şaşırttı çok güzeldi ve inci çiçeğinin köküne sarılan aynı renkteki ince sarmaşık kolyeye farklı bir hava katmıştı. Zarif ve göz alıcıydı. Günlük takabileceğim bir kolyeydi.

"Dahası var." dedi, dudaklarını çenemin altında gezdirdikten sonra kolyeyi elime bıraktı, kolu geri çekildi ve saniyeler sonra gözümün önünde elmastan yapılmış çok küçük inci çiçeklerinin birbirine dolanan sarmaşığın dallarına işlendiği muhteşem bir gerdanlık gidip geldi. Cesur reklamını yapamadan elinden kaptım bu çok daha güzeldi. Onu güldürdüm, güzel sesine odaklanmak yerine şık bir elbiseye iyi gidecek kolyenin planlarını yaptım. "Elini kaldırır mısın bebeğim." Dediğin yaptım, bileğime takımın ikinci parçasını taktı ardından yüzük geldi ve son olarak küpeler.

"Şimdi oturabilirsin, kolyeyi boynunda görmek istiyorum." Onu ikiletmedim. Çok sevdiğim, kendimi yalnız hissettiğimde bana iyi gelen kara pusulamı çıkardı. "Bu yadigara artık ihtiyacın yok, ben varım."

Parmaklarımı pusulanın uçlarında gezdirme ihtiyacı artık duymuyordum, ağırlığının boynumdan gitmesine üzülmedim. Cesur yadigarımı benim için değerli olan çekmecedeki diğer eşyalarımın yanına koyup geri döndü.
Kara pusulam yerine sol avucumda tuttuğum siyah inci çiçeğini takacaktım, yadigarın yokluğunu fazlasıyla dolduracağından eminim.
Cesur elimden gerdanlık kolyeyi aldı. Diğerini, siyah inci çiçeğimi sehpaya bıraktım. Cesur yanıma oturdu, Saçlarımı topladığımda özel yaptırdığı kolyeyi boynuma taktı, saçlarımı serbest bıraktım, bedenimi kendine çevirdi, üstümdeki beyaz gömleğin düğmelerini açıp yakasını genişletti ve bana dikkatle baktı.

"Elmas bile güzelliğinin yanında sönük kalıyor." Parmaklarının yüzeyini kolyenin üstünde gezdirince teni tenime temas edip kalbimin atışlarını hızlandırdı. "Kuru bir teşekkür istemiyorum." Parmaklarının yerini dudakları alınca elimi saçlarından geçirdim, biz ilk gecemizden sonra hiç birlikte olmamıştık. "Bu gece tenine dokunup kollarında dinlenmek istiyorum."

"Tamam." dedim, benden izin alınca elini belime sardı, dudakları köprücük kemiklerimde oyalanmadan boynuma sert istekli öpücükler bırakınca içimden yaramazlık yapmak geldi ve Cesur'u koltuğa yatıracakmışım gibi yapıp elinden kurtuldum.

"Neydi bu şimdi." Boş kollarına bakarken omuz silktim. "Sonunu böyle hayal etmemiştim." Biliyorum ve azıcık nazdan kimse ölmez. "Beni niye kandırdın?"

ÇÜRÜK KOZA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin