Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın lütfen.
60. BÖLÜM "KİRPİK"
Uzun süren kar topu maceramız içeri girmemizle son bulmuştu. Islak kıyafetlerden kısa sürede kurtulmuş, salona inmiştik ve Hatice Hanımın bize getirdiği battaniyelere sıkıca sarınmıştık.
Kar topu oynamak bana iyi gelmiş tüm kırgınlığımı alıp götürmüş geriye sadece biraz endişe kalmıştı. Aklımda şimdilik etkisini hala devam ettiren öpücükle bizi gören Kemal Bey vardı. Sürekli kızarmama sebep oluyordu. Bundan sonra yüzüne nasıl bakacağım demekten kendimi men etmiştim, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmam zor olsa da en doğrusu buydu.
Parmak uçlarımı hissettiğimde önümdeki kupa bardağına uzandım, sıcak çikolatayı koklayıp içim ısınsın diye bir yudum aldım, tadı enfesti, Hatice Hanımın el lezzeti vardı, yaptığı her şey çok güzeldi.
"Ah çok sıcak!" Öfkesinden hiçbir şey kaybetmeyen Bora temizlenirken, üstünü değiştirirken, ısınmaya çalışırken söylenmeyi bırakmamış beynimizi yakmıştı. Birkaç dakika süren sessizliğin sona erdiğini biliyordum kaldığı yerden devam etmek için bahane arıyordu. "İçerken ağzınız yanmıyor mu?" Kimseden ses çıkamayınca kafasına bile sardığı battaniyenin altından yüzünü öne uzattı. "Hey sizlerle diyorum." Yine sessizlik. Bakışlarını Cesur'dan başlayıp hepimize sırayla dokundurdu. "Beni top yağmuruna tutmaktan yoruldunuz tabi, sesiniz neden çıksın ki."
Asaf tekli koltuğunda üşüyen ellerini kupa bardağına sarmış dumanı tüten çikolataya bakarken dostuna karşılık verdi. "İyice abarttına iki top yedin diye, ne güzel eğlendik işte. Karın tadını böyle çocukça çıkarmayalı epey olmuştu."
"Benim tadım tuzum kalmadı, bu soğukta ıslanmakta hiç hoşuma gitmedi." Asaf omuz silkti. Hıncını birimizden almak isteyen Bora verdiği arayı çok buldu söylenmeye devam etti. "Buraya geldiğime beni pişman ettiniz." dedi halinden yakınarak, çikolatasını içen Cesur'a döndü yüzünü. "Evde sıkıldığını, işe gidemediğinde kafayı yediği bildiğim için sabah erkenden kalkıp geldim, canın sıkkındır dedim meğerse beyimiz halinden memnunmuş."
Cesur tebessüm etti onun bu çocukça haline, şimdide mızmızlanmaya başladı. "Bir ağlamadığın kaldı, yaptık işte bir çocukluk, unut gitsin."
"Ben güzelim kaliteli kabanımı unutamam." Battaniyenin önünü açıp giydiği pantolon ve kazağa baktı. "Bunlar senin tarzın, benim değil. Sende dahil bir başkasının kıyafetlerini giymekten hoşlanmıyorum. Titiz olduğumu bilmenize rağmen bana hep kötülük ediyorsunuz."
"Biliyorum. Seni tanıyorum. Ufacık şeyi büyütmeyi bırak artık. Çıplak değilsin ve ben pinti bir adam değilim."
Bora battaniyenin içine gömüldü yüzünde sadece burnu görünüyordu. Onu gören evin içinde değilde dışarda karın ortasında sanır.
"Yediğim ilk darbeyi unutmadım doktor, karşılığı bir gün olacaktır."
"Bir kar keyfiydi burnumuzdan fitil fitil getirdin, oynamaz olaydık."
"Senin soğuğa alışık kıçın donsaydı susmaz, bir asır söylenir, ağzımı yakan çikolatayıda afiyetle içmezdin."
"Eh sende kötü alıştırmasaydın güzel kıçını, günde on kez üzerine yeni don geçiriyor, gece gündüz oturtmaktan hava aldırmıyorsun, kış mevsiminde dışarı çıktığınmı var."
"Benim için cehennemden farksız değil."
"Böyle yaşa o zaman, söylenmeyide kes."
Nehir hapşırınca onu Bora takip etmesin diye içimden dua ettim, günümüzün mahvolmasını hiç istemiyorum. Bekledim, saniyeleri saydım ve yirmiyi geçemeden oda hapşırdı. Nefesimi tuttum, salonda bulunan herkesle bakıştım, kimsenin ifadesinde korku yoktu, tam tersine gülmemek için dudaklarını kemiriyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.