47 BÖLÜM "ŞU ÖMRÜMDEKİ ÇABAM BİR TEK SANA"

76.1K 3.3K 1.7K
                                    

Oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın lütfen.

🌿🌿
Dördüncü kare: Sen ben, önümüzde uçurum, ardımızda orman, batan güneşin kızıl ışığının altında gözlerimin yegane sahibi olan gözlerin,
beni saran rüzgarın,
eşsiz güzelliğin ve kapıldığım masumiyetin.
Söyle bana sevgili; sana bağlanmamak için ne yapmalıyım?
Cesur Cerrahoğlu
🍂🍂

47. BÖLÜM "ŞU ÖMRÜMDEKİ ÇABAM BİR TEK SANA"

Ardımızda bıraktığımız geçmiş zamanla keşke gören her gözün hafızasından silinseydi.

Yaşanmışlıklar birer birer yok olup bitseydi şu an bu halde olmaz bana yardım eden adam tarafından aşağılanmaz ve üzülmezdim.

Gözlerim dolu dolu, boğazımda koca bir yumru, aldığım nefes ciğerlerimi boğarken ağlamamak için titreyen dudaklarımı dişliyordum, ağzıma gelen kanın tadı beraberinde acıyı getirse de kendimi kanatmaktan alıkoyamadım.

Lekeli...

Ağır bir laftı, ölünceye dek aklımdan çıkmayacağı kesindi, tarafımca affı yoktu beni bu şekilde itham eden adamın, bir değeride yoktu artık gözümde, ona karşı beslediğim tek duygu sadece nefretti.

Bazı yolların geri dönüşü olmadığı gibi bazı hatalarında telafisi yoktu.

"Seni gebertmeden bırakmayacağım!" Cesur'un sesi bile bana iyi gelmedi, öldüresiye yumrukladığı kardeşini benzetmekle eline hiçbir şey geçmeyecekti. Söz ağızdan bir kere çıktı ve beni yıktı.

Değer gördüğüm gözler kim bilir bana nasıl bakacak.

Güçlü dur.

Beni ben yapan sesi duymazdan geldim.

"Cesur geri çekil, beni öldürmek mi istiyorsunuz!?" Durumundan yakınan Kemal Beyin bağırışını Süreyya Hanımın attığı çığlık takip etti. Göremesemde kimin dayak yediğini kimin delirdiğini biliyordum.

"Karıma laf atmanın bedelini ödeyecek!" Gözü dönmüş gibi konuşurken ben hariç kimseyi dinlemeyeceğini de biliyordum. Onu durdurmak yerine sessiz kalmaya devam ettim, karanlığım şu an tek sığınağımdı, bırakamazdım, düşerim, zayıflığımı görürler acımadan saldırırlar.

Güçlü dur.

Çabalıyorum.

Ağlama sakın.

Nefret ettiğim yaşları akıtmayacağım.

Seni incitmelerine izin verme.

Vermeyeceğim. Yalnız değilim. Cesur var.

"Sözlerini geri alacaksın, sonrada karımdan eşek gibi özür dileyeceksin!"

"Çok beklersin özür dilememi, karın genel eve düştü, o odada koynuna gireyim diye beni bekledi." Gözlerimi açıp yaşlarımı geri çevirdim, tırnaklarımı avucuma geçirmeyi bıraktım. Eski kalıbıma girdim, yüzüme yerleşen korkusuzluk, sert bakışlar, sarsılmaz bir irade ve karşımdakine hissettirdiğim seni yenebilirim duygusu.

Tüm aileyle yüzleşmeye hazırdım.

Cesur, Korkut'un çenesini kapatamadığından ağzını hedef aldı, yumruğu belirlediği noktaya doğru yol alırken uyanık Korkut başını geri çekerek yumruktan kılpayı sıyırdı ve arsızca konuşmaya devam etti. "Üstelik yarı çıplaktı, hatta genel evdeki tüm kadınlardan daha çok." Kıpırtısız izlemeye devam ettim, ne kadar ileri gideceğini görmek istedim dağılan yüzünün yeni halini pek umursamadan, oysa dışardan bakan her göz onun için içler acısı derdi. "Seninle evlendi diye koynuna giriyor diye onu kabul etmemizi mi bekliyorsun? Çok beklersin Cesur efendi ço..." Ağzına yediği yumruk sözün devamını Korkut'a yedirdi. Şiddet beni tatmin etmedi hiçbir zaman, çünkü zayıflıktı, çaresizlikten uzak kolay gelen bir yoldu ve çözümü yoktu.

ÇÜRÜK KOZA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin