Uzun doyurucu bir bölüm yazdım. Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
46. BÖLÜM "DUDAK PAYI"
Kalıcı olacağından emin olduğum öpücük Cesur'un yaşlarını durdurmuş bana dağ evinde geçirdiğimiz son geceden güzel bir hatıra bahşetmişti.
Onun kucağında ve dudaklarında olduğumu hatırladım işin en güzel tarafı bana karşılık vermişti.
Keşke yine aynı yoldan gitseydi ama ne yazık ki dokunuşum tek taraflıydı, ben istediğimi aldım o ise izlemekle yetinemedi. Daha fazlasına ihtiyacımın olduğunu bildiği halde saçlarımı kavrayıp başımı geri çekti ve tatlı dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Şaşkındı, yüzüme aval aval bakarken yaptığım şeyden pişmanlık duymadım, bakışı bana bunun doğru olmadığını söylemeye çalıştı ama öyle değildi. Ona dokunmayı istedim, dudaklarının dudaklarımı talan edip saatlerce yormasını, karşılık bekleyen, bastırılan duygularımı gün yüzüne çıkartıp sahiplenmesini, beni kadını olarak görmesini daha çok istedim.
Cesaretimin bana getirisi hayal kırıklığıydı. Sadece onu suçlamadım, çok hızlı ilerliyordum, birlikteliğimizin tadını ağırdan alıp tadını çıkarmak yerine sabırsız davranmıştım. Cesur ilişkisini bitireli çok olmadı, zamana ihtiyacı vardı. Tüm bunlar bir tarafa aşamadığı geçmişinden sıyrılmadığı müddetçe geleceğinde bana yer yok.
Kalbinde çocuk kalan kadın gibi beni kaybetmekten korkuyorsa işim zordu, bana bağlanmamak için elinden geleni yapacaktı, biraz geç kalmış olsa da hala geldiği yoldan dönebilir öyle olmasa bana git demezdi.
Onu bize inandırmalıyım, başka çarem kalmamıştı.
Cesur hala suskundu. Elini saçlarımdan çekmemiş gözleri gözlerime saplı kalmıştı.
"Ben bir an kendimi kaybettim." Karşılık alamayınca yeni hatırladığım gururumu kurtarmanın peşine düştüm, kötü ruh halini bahane ederek başlattığım ve bitiremediğim işten sıyrılmaya çalıştım.
"İlk defa ağladın, sana iyi gelirim diye düşündüm, dudaklarına dokunmak..." Batırdın diyen iç sesimin çenesini kapattım. "Aslında yanağını öpmek istemiştim, her nasıl olduysa..." Yutkundum, söz dönüp dolaşıp ağzına geliyordu ve ben duraksamak zorunda kalıyordum. "Üzüntü bulaşıcıdır." Beni anlasın diye çırpınıyordum resmen. "Mantık devre dışı kalınca baskın duygular üzerindeki kontrolünü kaybediyorsun ve
kalbe söz geçiremiyorsun, oda istediğini yapıyor işte."Ne diyorum ben böyle!
Cesur nötr kalmayı bırakıp gülecek gibi olunca utandım. Çok güzel, içine etmiştim.
"Ah." Boğazını temizledi, saçlarımı bıraktı, ciddi olmaya çalıştı başaramadı. Benimle dalga geçerse onu fena pataklayacaktım. "Anladım."
"Neyi?" Aptal niye soru soruyorsun bırak kapatsın konuyu.
"Sen karımsın." Eh bana dokunmaya hakkın var dedi kısaca çünkü aksini düşünemiyorum. Koltuktan kalkıp lavaboya gitti, birkaç dakika orada kaldı, su sesi geldi sonra yüzünü yıkamış halde geri döndü. Ceketini sandalyenin arkasından aldı, yanıma gelip bana elini uzattı. "Hadi evimize gidelim."
Zarif elini tuttum, koltuktan kalkınca elimi dudaklarına götürdü çevirip avucumu öptü. "O itin izini sildim."
"Yüzeyini öpmüştü." Kaçıverdi ağzımdan, bakışları gözlerime dokununca alt dudağımı dişledim, elimi tekrar çevirip gerektiği yeri öptü.
"Oldu mu?" Parmağımla dokunduğu yerin yanını gösterdim, eğilip o kısmıda öptü, sonra başka yeri beni yine kırmadı ve tüm elimi öptürene kadar böyle devam ettim. "Parmağım havada asılı kalınca elimin üstünden gözlerime baktı. "Öpülecek yer bırakmadım bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.