lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, ailemizin büyümesi için size ihtiyacım var.57. BÖLÜM "SEVİYORUM"
Zamanı ensesinden sıkıca tutan kıskacın bana yaşattığı korkunun dili olsada konuşsa keşke. Onun Gökhan Güngür'e gittiğini bilmek kadar acı veriyordu.
Ölümün fısıltısı soğuk havaya karışmış bedenimi, iliklerimi, ruhumu bile üşütüyordu. Korku insana çoğu şeyi yaptırdığı gibi hiçbir şey yapmamayıda öğretiyordu. Gün boyunca onu sabırla pencerenin ardında beklemem gibi, aşağıya inmeden Kemal Beyi uyarmamam gibi, ihanet edenin af dileyeceğini bilmem gibi.
Asla affetmeyeceğimi bana hatırlattığı gibi.
Açık yaralarım acıdan genişleyip sızlarken dikişlerim korkudan açılmış kan akıtıyordu kalbime.
Bu acının tarifi yoktu, bu kadar endişenin affıda yoktu.
Farkettimde ben her şeyimi ona vermişim, eskiden endişelendiğimde kara pusulamı avuçlardım ağırlığını epeydir boynumda hissetmiyordum şu an parmaklarımın arasında olmalıydı ama yoktu, bir elimde telefon diğerinde çekmeceden aldığım dolu şarjör vardı. Kolyemi kaybetmemiştim, önemini de yitirmemişti hala çok değerliydi ve tarafımca ikinci plana itilmişti.
İlkim canımı yakan adamdı, zor anımda, bana güzel bir dostu hatırlatan kara pusula değildi artık.
Elimi terleten telefondan umudumu kestim, kırarcasına sıkıp öfkeyle koltuğun üzerine fırlattım, iki kere sekip yere düştü, kırılma sesine benzeyen bir ses çıkardığında siyah cip bahçenin girişinde görüş açıma girdi. İki yana açılan demir kapılardan geçti. Sonra onu gördüm, karanlıkta yağan karın altında iyi görünüyordu. Anahtarı yanına giden Selçuk Abiye verdi, aralarında kısa bir konuşma geçti ve pencerenin ardında durduğumu bilse de kafasını kaldırıp bakmadı, kapıya ilerledi.
Gel bana içimdeki yangının tek sahibi, can yakmak neymiş göreceksin.
Yumruğumu sıkınca tırnaklarım avucuma battı, etimi yardı, kan akmadı yaradan, keşke kırmızılığı görseydim onunla yüzleşirken ne kadar değersiz olduğumu bana hatırlatırdı sonra da yalnızlığımla kabuk bağlardı.
Adımlar koridora düşünce yerimden ayrılmadan bedenimi kapıya döndüm, başım dik elimi üşüten demir kadar soğuk suratımla onu karşılayacaktım. Beni hiçe saymanın cezasını çekecekti.
Kapının diğer tarafında bir müddet durdu, son pişmanlığını yaşıyor gibi hissettim belkide sinirden kendimi kandırıyorum insan isteyerek yaptığı şeyi hata olarak görmez ki.
Kalbimin açmaya çalıştığı kapıları kilitledim, rakibinin canına kastetmişti bu duruma yol veremem, ona beslediğim sevgi bile bana yanlışı doğru kabul ettiremez.
Kapıyı açıp odaya girdi. Bedenine dikkatle bakındım görünürde yarası yoktu. Rahatladım ama ona belli etmedim yüzleşmek istediğim gözlerinde durduğumda. "Beni kandırdın." dedim buz gibi sesimle. "Sana inandım, güvendim."
"Sözümü tuttum." Yorgunluktan kırılan kısık sesinden etkilenmedim ve yalan söyleyerek beni kazanamazdı.
"Gitmeyeceğini söyledin."
"Hayır, ağzımdan öyle bir laf çıkmadı söz verdim ve Gökhan Güngör'ü sağ bırakarak sözümü tuttum."
Canımı yaktığı yetmezmiş gibi beni oyuna getirmişti.
"Adamın topuğuna sıkarken eline ne geçti?"
"Hiç." dedi güçlükle.
"Elini kirlettikten sonra bana gelmemeliydin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomansaO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.