Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.
Upuzun bir bölümle geldim, bol yorum isterim, çok anlamlı satırlar var bu bölümde, umarım hoşunuza gider.
3. BÖLÜM "UYUMLU"
Geçirdiğim kazanın ardından henüz karanlığa çekilmemiştim, zihnim karmaşık, görüşüm bulanıktı. Kalabalığın sesini duyuyordum, onu takiben açılıp kapanan araba kapısını, bana doğru gelen seri adımları, soluklanışımı, inleyişimi...
Bir an önce yerden kalkıp annemin yanına gitmeliydim, bedenime verdiğim konut kabul edilmedi parmağımı dahi kıpırdatamadım, konuşamıyordum, kimseden yardım isteyemiyordum. Aklımı kaçırmak üzereyim!
Çektiğim acı annemi kaybetme korkusunun yanında hiç kalıyordu.
Bulanık görüntüme bir gölge düştü, ardından etrafımda toplandığını hissettiğim kalabalık telaşa sürüklenirken beni iyice nefessiz bıraktı, homurtular yükseldi, her kafadan bir ses çıkıyordu ve farkında olmadan beni boğuyorlardı.
"Ona kim çarptı?" diye sordu bir erkek sesi.
"Hey bu kız bizim sınıftan."
"Dağılın!" diye bağırdı sonunda bulanık görüşüme gölge düşüren kişi, yanımda diz çöktü, yaklaştı düzensiz nefes alış verişimi kontrol ettikten sonra iki parmağını boynumda atan cılız nabıza bastırdı. "Size dağılın dedim sağır mısınız!"
"Nefes alıyor mu?" dedi bir kadın sesi. "Alnı da şişti."
"Ya ölürse." dedi kalabalıktan herhangi biri.
"Ona hiçbir şey olmayacak." dedi yanımda diz çöken kişi, bulanık görüşüm gözlerim kapanınca yerini karanlığa bıraktı, çok geçmeden bilincimde beni terk edecekti ve umursadığım tek şey annemdi. "Nefes almaya çalış her şey yoluna girecek." Hiç sanmıyorum. Benim açımdan sıkıntı yoktu, burnum dahi kanamamıştı hissediyordum sadece bir iki metre yuvarlanmam ve kafamı yere çarpmam dengemi sarsmıştı hepsi bu. Annemi zamanında hastaneye yetiştiremezsem kesinlikle kaybedebilirim.
Boynumu incittiğinden korkarak yüzümü avuçlayan kişi başımı yerden yavaşça kaldırdı, bedenimi sarsmadan yoldan ayırdı, sonra kucakladı. İlerlediğini düşündüğümde "Kapıyı açın." dedi, koşuşturma yaşandı, ardından bir tık ve kayış sesi, arabanın içindeydim.
Homurtular uzaklaştı, mürekkep dalmasının suya düşmesi gibiydi zihnime süzülen karanlık, yavaşça büyüdü, genişledi, anılarıma uzandı, bana annemi, şu an ki halimi unutturmaya çalıştı. Her geçen saniye büyüyen karanlık korkutucu, ürperticiydi, karşı koydum başarısız oldum ve çok geçmeden beni tamamiyle yuttu.
***
Yitirdiğim zamanın bana hissettirdiği endişe, korku kendime geldiğimde hala yerli yerinde duruyordu. Üstüne geçenlerde gördüğüm rüyanın devamını görmemle korkum ikiye katlanmıştı. Rüzgarın şekillendirdiği sonra ruhuna gömdüğü kitap sayfalarından oluşan kozanın içindeydim hala, başımın üstündeki açıklık yine vardı ve parmaklarıma dolanan sıcacık parmaklar güven veriyordu. Diğer elimi birbirine kenetlenmiş parmaklarımıza uzattığımda rüya aleminden çekilmiştim.
Ruhumun o çürük kozada ebediyen kalacağı hissiyatını görmezden geldim, ilgilenmem gereken daha önemli sorunlarım vardı. Göz kapaklarımı yarım yamalak kaldırdığımda görüşüm bulanıktı gözlerimi kırpıştırdım pek etkisi olmadı ve çok geçmeden görüşüm netlik kazandı. Beni karşılayan ilk şey hastane odasının tavanı oldu, soluğuma karışan ilaç kokusuyla yüzüm buruştu, kolumdaki kelebeği hissetmemle çığlık atasım geldi. Şu an annemin yanında olmalıydım bir hastane odasında değil. Hareket etmeye çalıştım bacağıma birden şiddetli bir ağrı saplandı dişlerimi sıkarak inledim, bedenim Faruk Akçalı tarafından yeterince hırpalanmıştı buda üstüne eklenince dayanılmaz bir hal almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
Roman d'amourO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.