Yine upuzun bir bölümle geldim. Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.
4. BÖLÜM: "İHTİYACIM OLAN BÖBREK SENDE"
Genç adamın yüzüne tokat atmak için elimi yukarı kaldırdığımda ne yapacağımı anladı, tokat suratına inmeden bileğimi havada yakaladı. “Senin gibilerin uslu durduğunu söyledi o itler, kendimi kandırılmış gibi hissediyorum, bugün yeterince aşağılandım ve konumunu unutan kadının tekiyle rahatça yatacağıma onunla dakikalardır uğraşıyorum.”
“Doğru konuş benimle.”
“Sinirlenince daha çekici görünüyorsun.” dedi tüm ciddiyetiyle ve ona el kaldırmam hoşuna gitmişti sanki. “Ne yapsam acaba?”
“Bırak bileğimi.” Dediğimi anında yaptı, garip adamdı, ruh hali sürekli değişiyordu kendini bir yere ait hissetmeyen insanlar gibiydi. İfadesinden geçen duygular karmakarışıktı onun ne düşündüğünü kestiremiyordum.
“İstediğini yaptım şimdi sıra sende.” dediğinde oynadığı oyunun sonuna geldiğimizi anladım. “Bana arkanı dön.”
Başımı iki yana salladım.
“Bana arkanı dön!” diye tekrar etti cümlesini ve yükselen sesiyle bana emretti.
“Buraya dün gece zorla getirildim, kandırıldım, her kadın gibi bu lanet genel evde para karşılığında senin gibi heriflere satılmak için kapatıldım. Kendini bir halt zanneden en yetkili kişi diğerleri gibi dayakla yola geleceğimi düşünüyor ve savurduğu tehditlerle beni küçük aklıyla korkutmaya çalışıyor." Ciğerlerim havasız kalınca nefes alıp sözüme devam ettim "İster inan ister inanma ben buraya ait değilim ve kimsenin yatağına girmeyeceğim.”
“Hayat hikayen bittiyse arkanı dön artık.” Söylediklerimden zerre etkilenmedi, geri çekilmedi, yardım elini uzatmadı. “Seninle saatlerce bakışacak vaktim yok benim, hadi.”
“Git kendini becer.”
“Sana haddini bildireceğim.” demesi gözlerinin büyümesi, beni kollarımdan tutup çevirmesi elbisemi arkadan vahşice yırtması bir oldu. Bastırdığım korku attığım çığlıkla zamanını doldurdu, genel evin her köşesine erişen sesim korktuğumu herkese bildirdi ve kimse kapıya gelmedi. Yetkili kişinin dediği gibi; bu tür şeylere alışmışlardı. Şuracıkta can versen kimsenin kılı kıpırdamaz.
“İşte bu kadarsın.” Genç adamın kulağıma gelen sesiyle alnımı duvara bastırdım, henüz kendimi toparlayamamıştım. O elbisemi yırtmıştı, kollarımı dirseğimin altından tutmuştu hareket etmeme izin vermiyordu ve tek teması elleriydi, bedeni, nefesi benden uzaktı. “Kaldığım yerden devam etmem için konuş.”
“Dokunma.” diye fısıldadım, yalvardım başka çarem kalmamıştı. “Lütfen bana dokunma.”
“Duymak istediğim kelimeler bunlar değildi.” dedi kısık sesle, sadece benim duyacağım şekilde konuşmuştu ve sebebini henüz bilmiyordum. “Bana yalvarma hiç hoşuma gitmez. Ben hırçın topuklarını cesurca yere vura vura yürüyen kadınları severim.”
Kollarımı bıraktı, arkadan yırttığı elbiseyle uğraştı parmakları tenime temas etmedi, sesimi çıkarmadım onun huyuna gittim. İşi elbiseyle bitince benden uzaklaştı. “Böyle işi sikeyim.” diye tısladı, sesinin ayarına dikkat etti. “Bu pislik yuvasından bir an önce gitmeliyim.”
“Bana yardım et.”
Güldü, sürekli değişen ruh haline ayak uyduramıyordum. “Senin yüzünden başımı belaya sokacak kadar aptal değilim güzelim.” Yatağa bakıp yüzünü buruşturdu. “Çarşaflar kirli, yatak eski, oda pis kokuyor.” Elini kısa saçından geçirdi, kendine küfretti. “Seninle burada birlikte olmayacağım.” Bakışları yine beni buldu. “Benim evime gidiyoruz.” İtiraz etmedim, genel evden çıkarsam kaçma ihtimalim yüksek olur, ayağıma gelen şansı tepmedim, başımı hızlıca aşağı yukarı salladım. “Anlaştığımıza göre gidebiliriz.” Yanıma geldi, bileğimi kavradı, kapıya doğru ilerlediğinde ona ayak uydurmaya çalıştım. Her şey çok hızlı gelişiyordu, henüz hiçbir şey bitmiş olmasa da karşıma çıkan adam benim düştüğüm genel evden tek kurtuluşum olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
Storie d'amoreO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.