Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.8. BÖLÜM: YABANCI DUYGU"
Evlendirme dairesinden çıkana kadar Bora bana kendinden ve arkadaşlarından bahsetmişti. Aynı semtte büyüdüklerini, aynı okullara gittiklerini, ailelerinin önceden tanıştığını ve yirmi dokuz yaşında olduklarını, kendisinin evli olduğunu Cesur'un bekarlar grubundan evliler grubuna terfi ettiğini doktor Asaf'ın yalnızlık çektiğini onun başını bağlaması gerektiğinden bahsedip durdu.
Bora Çevik konuşmasıyla etkileyici bir adamdı, onu dinlerken sıkılmıyordunuz ve arada yaptığı espriler beni gülümsetmişti.
Cesur hocanın arkasından onun evine doğru yürürken evlendirme dairesinde geçirdiğim zor anları kafamdan attım. Tek katlı müstakil eve baktım, rengi kahverengiydi, pencereleri büyüktü ve evin çatı katı vardı. Nefesimi farkında olmadan sesli verdim, Cesur hoca sesi duydu omzunun üstünden bana baktı. "Sıkıntılı gibisin." Evet öyleydim. "Merak etme, seni yemeyiz." Gülümsedi, gerçek sıcacık gülümsemesinden uzaktı, zorakiydi. Benim gibi kendini iyi hissetmiyordu hatta benden daha kötüydü.
Kapıya ulaştık, zile basınca omzumdaki sırt çantasının kolunu sıktım, onun kız arkadaşıyla tanışacağım için gergindim. Şimdi düşününce aynı çatı altında yaşamak kesinlikle sorunlara neden olacaktı. Derinden nefes aldım, umarım yanılırım ve çok iyi geçiniriz.
Kapı açıldı, Cesur hoca içeri girince gölgesi gibi onu takip ettim, salona ilerledi ardından gidiyordum, kız arkadaşı kapıyı kapattı bize sessizce uydu. Salonun ortasında durduk, başımı yerden kaldırdım benimle aynı hizada duran genç kadına baktım, yaşça benden büyük görünüyordu, güzeldi, orta boylardaydı. Giydiği siyah kısa elbise onu dolgun gösteriyordu. Kıvırcık karamel rengi saçları vardı ve omuzlarına dökülmüştü, teni esmer dudakları dolgun çenesi küçüktü ve benden hoşlanmayan koyu kahverengi gözlerinden gözlerimi kaçırdım, aynı anda karşımızda duran adama baktık.
Cesur hocanın bakışları ikimiz arasında gidip geldi, ters giden bir şey olduğunu anlayınca kaşları çatıldı. "Sizi tanıştırayım." dedi ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalıştı. Kız arkadaşına baktı. "Sevda Gezgin." Böbreğimi vereceğim kadınla tokalaşmak için elimi kaldırdığımda kollarını göğsünde kavuşturdu. Bozuntuya vermedim, pek sıcak karşılanmıyordum yinede Cesur hocanın hatrı için "Tanıştığımıza memnun oldum." dedim kısık sesle. Sevda beni başıyla onaylamakla yetindi, sinirlenmişti, senden rahatsız oldum der gibi ayağıyla ritim tutturdu. Cesur hoca ona ters ters baktı, yaptığı hareket hiç hoşuna gitmemişti. Kadın tek kaşını kaldırarak ona meydan okudu, sessizce bakışarak kavga ediyorlardı resmen.
Dahil olmak istemediğim için salondaki eşyalarda kısaca göz gezdirdim, kiremit rengi koltukların ortasında siyah orta boyda camdan yapılmış sehpa, üzerinde iki mumluk, açık bir kitap ve kanatlı bir heykel vardı, biblo bana melek figürü gibi geldi. Salonun bir duvarını boydan boya saran kitaplık güzel görünüyordu. Duvarların rengi kremdi, kitaplığın karşısındaki duvarda üç siyah raf vardı, en üstte iki çerçeve, onun altındaki rafta kadına sarılmış genç adam heykeli ve son rafta birbirinden farklı açılarla geçirilmiş siyah parmaklar vardı, ilginç bir bibloydu. Yanındaysa gözleri bağlı bir elinde terazi diğer elinde kılıç tutan bronz kadın heykeli vardı. İlgi çekiciydi ve nedense heykel çok hoşuma gitti.
Rafların kenarında siyah romen rakamları olan duvar saatine gözüm kayınca Cesur hocanın sesiyle yüzümü ona dönüm."Benimle gel Nisa, sana önce evi sonra odanı göstereyim." Başımı salladım. Salona açılan iki kapalı kapı vardı her ikisine de girmedik, sanırım biri onların diğeri misafir odasıydı. Banyo iki odanın ortasındaydı. Mutfak salonun diğer tarafındaydı, amerikan tarzıydı ve aradaki duvar salonla mutfağın yarısını birbirinden ayırıyordu. Yemek masası beyazdı mutfak dolaplarıda öyle. Evde koltuklar hariç renkli eşya yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
Roman d'amourO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.