15. BÖLÜM "ANILAR "
Her şeyin başladığı yere geri dönmüştüm.
Başı sonu olmayan boşluğa...
Neden başa sarmıştı?
Karanlığın içinde yalın ayak yine ilerliyordum.
Bir kitap aralandı, sayfalar çevrildi, hızla koptu rüzgarla birlikte etrafımda dönmeye başladı. Görmezden gelemedim aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyordum. Sayfalar yolumu kapattınca uçuşan bir kağıda dokundum ve alev aldı, satırları yanmaya başladı küle dönmesini sonra yok olmasını bekledim daha kötüsü oldu, ateş diğer kitap sayfalarını tutuşturdu. Rüzgar kitaptan kopmaya devam eden tutuşmuş kağıtları etrafımda döndürdü, şekillendirdi ve tekrar koza haline getirdi.Bir öncekinden farkı ateşten olmasıydı.
Alev alev yanan kozanın açıklığına elimi uzattım, umudum benimleydi, çünkü onun geleceğini artık biliyordum.
Beni çok bekletmedi. O sıcacık parmaklar parmaklarıma sarıldığı anda alevler söndü, kitap sayfalarından tüten duman küllere karıştı ve bitmedi. Sıkıca kenetlendiğim zarif elin tamamını gördüm, sonra kolu, sağ omzunu, çenesinin yarısını, elmacık kemiğini ve bir gözünü.
Koza yavaşça küllerini boşluğa dökerken tanıdığım kurşuni göze baktım ve bu bakış...benimdi.
"Nisa!" Yoklukla beraler boşluğa sürüklenirken adımı duydum, biri bana sesleniyordu ve çektiği acıyı ses tonunda bana da hissettirdi.
Geri dönmeliydim.
"Sende ölme." Bana yalvarırken nefesi kesikti. Küllere karıştım, karanlığa, hala kopan sayfalara... Devam eden hikayenin esaretinden kurtulmalıydım.
"Kendine gel küçüğüm."
Bu ses acıdan kırılırken titriyor.
"Bana geri dön."
Sana geri döneceğim.
Sesi takip ettim, önce karanlıktan sıyrıldım sonra beni kucaklayan boşluğu ardımda bıraktım ve önümde uzanan yolda kalbimin beni götürdüğü yere gittim.
Bağ koptu.
Kendime geldiğimde gözlerimi kapalı bilincimde açtım, hiçbir uzvumu hareket ettiremiyor kirpiklerimi birbirinden ayıramıyordum. Gariptirki onun dokunuşunu hissediyor sesini şimdilik duyuyordum.
"Dayan, biraz daha dayan."
Bir eliyle yanağımı avuçlarken diğer eliyle saçlarımı geriye yatırıyor, arada nabzımı kontrol ediyor yüzüme eğilip nefes alış verişimi dinliyordu.
"Geç kaldı, bekleyemem artık." dedikten sonra küfretti. Beni kucakladı. Tüm bedeni titriyordu ve kalbi göğsüne öyle hızlı çarpıyorduki göğüs kafesini parçalayacak gibiydi.
"Sende ölürsen kaldıramam, benimle kalmalısın." Bana yalvarmaya devam etti, nefes aldığımı hissettiğimde karanlık bilincimde açtığım gözleri kapattım ve onun kimden bahsettiğini anlayamadım.
Okuldan çıkmış eve gidiyordum. On üç yaşındaydım, yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu, tepeden tırnağa ıslanamıştım, bedenime yapışan ince kazağım beni rahatsız ediyordu. Nedense içimde kötü bir his kol geziyor sürekli omzumun üstünden arkama bakınıyordum. Arada peşime düşen mahallenin serserinden dolayı paronayak olmuştum.
Eskimiş ayakkabılarımın sökülen önünden ayağıma yerde biriken su girince küfrettim, lanetler okudum, su nefes boruma kaçınca öksürdüm, sinirden ayağımı yere vurdum kirli suyu üstüme sıçrattım. Kahretsin! Bu hayatta nefret ettiğim iki şey vardı, ilki ıslak ayakkabılar ikincisi ıslak kıyafetlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.