2. BÖLÜM "KAZA"

286K 7.3K 4K
                                    

Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

Önemli not. Kitap öğretmen öğrenci ilişkisi değildir.

2. BÖLÜM "KAZA"

Bitik halde mahalleme giriş yaptığımda takip edildiğimi hissettim ve yol boyunca durup arkama bakındım kimseyi bulamadım. Boş kuruntu ettiğimi söyleyen iç sesime kulak verdim, uzaktan gecekondu evlerinden bir yığın gibi görünen ve bu yığını ikiye bölen geniş yolda ilerledim. Kaybettiğim kolyemi aramaktan bitap düşmüştüm, hızlı yürüyemiyor, günün sona ermesini karanlığın çökmesini umursamıyordum.

Yalnızlıktan kırılıyordum ve hissettiğim katıksız acının tarifi yoktu.

Görünmeyen bir el kalbimi avuçlamış parçalamak ister gibi sürekli sıkıyordu sanki.

Eve vardığımda ilk işim kapının önüne bakmak oldu, Faruk Akçalı'nın ayakkabıları yoktu, içerden ses gelmiyordu buda demektir ki henüz eve dönmemişti. Üzüntüm derin olmasaydı sevinirdim, dudaklarımdan uzun zamandır silinip giden bir gülümseme bile peyda olurdu.

Yeri döve döve bana doğru ilerleyen adım seslerini duymamla omzumun üstünden arkama bakınmamla Faruk Akçalı arkamda belirdi ve kolumu vahşice tutması hiddetle tekmesini kapıya geçirmesi beni salona savurması bir oldu. Saniyeler içinde olup biten hareket halime ayak uyduramadım, dengemi sağladığımda sırt çantası kolumdan kayıp yere düştü. Faruk Akçalı kapıyı kırarcasına çarpınca irkildim, üzerime geldiğini hissediyordum. Ona yüzümü döndüm, burnundan soluyordu, öfkesinden kumar oynadığını kaybettiğini anladım. Hıncını benden alacaktı. Kaçacak yer aradım yoktu, korkudan sadece geriye doğru adımladım ve tek bir gün baba demediğim adam bana yetiştiği gibi tokatı suratımda patlattı.

“Yine nereye gittin kız!” diye kendini yırtıp bağırdı, korkudan avuçladığım yediğim tokatla yanan yanağımın acısını hissetmedim. “Sana diyorum!”

“Fakülteye gittim.”

“Bu okulunda bitmez oldu lan!” dediğinde ikinci tokatı suratıma indirdi, ellerimi yüzüme siper ettim ve Faruk Akçalı beni bu halde tokatlamaya devam etti. Ona karşı koyamıyordum, güçlüydü, heybetliydi, şişmandı, yanında küçücük görünüyordum. Tanıdığım herkesten daha kötü olan adam beni bir saat boyunca yorulmadan tokatladı, yetmedi sırtımı iki kere sertçe duvara geçirdi, hakaret etti. Elinden kurtulmaya çalıştım bileğimi kavrayıp beni kendine hızla çevirdi ve koca eliyle tokatı şakağıma indirmesiyle yere yığıldım, eğer yerden kalkmazsam beni bu sefer tekmeleyecekti.

Yerden kalkmaya çalıştım yapamadım, şakağıma vurmasıyla dengemi sarsmıştı, yerde debelendim yine başaramadım. Görüşüm bulanıklaştı salon etrafımda dönüyordu sanki, yerde acıdan kıvranırken kesik kesik aldığım iç çekişlere karışan inleyişimi duyuyordum.

Acı bedenimdeydi. Acı kalbimdeydi. Acı ruhumdaydı. Acı gözlerimi yakan yaşlardaydı. Açı her yerdeydi.

“Sana okula gitmek yok demedim mi? Adımızımı çıkartacaksın!” Etrafımda dönüyordu, her an karnıma tekme yiyebilirdim. “Her boku yedin şimdide bana cevap mı vermiyorsun!” Beni saçlarımdan tutup yerden kaldırdı, ona direnemiyordum kafam arkaya yattı, toplu saçımı öyle bir çektiki çığlık atmaya başladım.

“Konuşsana lan konuş!” Elini yüzüme kaldırdı. Kendimi koruyacak gücüm kalmamıştı, canım çok yanmasın diye saçlarımı çekiştiren koluna bile asılamıyordum. “Sözümden bir daha çıkacak mısın?”

“Ne olur yüzüme vurma, yalvarırım yapma, fakülteye nasıl gideceğim.”

“Hala okul diyor! Hala okul diyor! Seni öldürmeyeyim de ne yapayım!”

ÇÜRÜK KOZA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin