Uzun bir bölüm yazdım. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
56. BÖLÜM "HESAP ZAMANI"
Cesur Cerrahoğlu
Aynadaki yansımama, düşmanıma, yabancı gözlerime bakarken, hiç dinmeyen öfkeme yenildiğimi kabul ederken aklımda tek bir şey vardı.
Karım.
Bana zorla sözler verdiren kadın.
Her istediğini rızam olmasa da benden alan kadın.
Sevgisi uğruna dünyayı yakabileceğim kadın.
Beni benden çok sevenim göze aldıklarımdan korkarım. Seni kaybetmek bana verilen en büyük ceza olacağını bilsemde duramam, benim canıma kasteden ailemede zarar verecek. Neden geri dursun ki neden canımızı almaktan kendini alıkoysun ki, biz yoluna sürekli çıkan büyük bir engeliz, en çokta ben ama ona kim olduğumu hatırlatacak neler yapabileceğimi göstereceğim.
Yüreğine öyle bir korku salacağımki adımı anmaktan çekinecek.
Bakışlarımı tanımakta güçlük çektiğim gözlerden ayırdım, ölümü istiyorlardı ve ölüm yüzümü döndüğüm kadını benden soğutacak sonrada uzaklaştıracaktı. Hayatımın en güzel parçasını kaybedemem, verdiğim sözdende dönemeyeceğim için can almak yerine can yakmakla yetinecektim.
Nisa yatakta kıpırdayınca gitmem gerektiğini anladım, uyanırsa bana engel olmak için elinden geleni yapacaktı.
Güzel yüzünün çekiciliğine karşı koymak zor olsa da bakışlarımı kaçırdım dokunmaya kıyamadığım, sevmekten, sahip olmaktan korktuğum kadından.
"Topla kendini, şimdi sırası değil."
Düşünmeyi kesip beni tamamlayacak olan demir parçasını komodinin en alt çekmecesinden aldım, elime yakışmayan silahın kabzası soğuktu, dikkatle inceleyip dolu şarjörü çıkardım silahın namlusunda bir mermi vardı zaten gerisine gerek yoktu. Gökhan Güngör insanı nasıl delirteceğini iyi bilen biri, öfkeme yenik düşersem ki bu imkansız değil kendimi daha önce kaybettiğim oldu, hepimizin hayatı mahvolur en çokta Nisa'nın.
Şarjörü yerine koydum. Silahı belime alıp ceketimi düzelttim. Kapıyı ses çıkarmadan açtım gitmeden son kez omzumun üstünden canımı okuyacak kadına baktım ve kısık sesimle geç kalınmış sözcüklere sesimle hayat verdim.
"Seni seviyorum."
Koridorda ilerlerken Korkut'un kapısında bir anlığına duraksadım, yardım istesem seve seve kabul edecektir lakin güvenilmezdi, pislikten anlıyordu ve bu benim için yeterli değildi.
Benden nefret ettiği kadar seven garip kardeşimin kapısını ardımda bırakıp merdivenden indim. Sabahın erken saatleriydi evden çıkınca dadımla karşılaşmadım. Selçuk Abi uyanmadan aceleyle arabama atlayıp yalıdan uzaklaştım. Bu saatte işe gidiyorum yalanını yutmazdı babam tarafından iyice tembih edilmişti gitmeme kesinlikle mani olurdu.
Uyanan güzel şehrimin her karesi günlerdir yağan karın beyazlığıyla kartpostal gibi görünüyordu. Nisa soğuğu sevmediğinden bir yerleri gitmeyi teklif edemezdim ve onsuz yalnızlık hiç çekilmiyordu.
Bana tutun dediğinde reddettiklerime çoktan yenildiğimi anladım yine de inkar ettim, istemedim ve teselliyi yine onun kollarında aradım.
Kendimi artık geri tutamadığım gibi düşürdüğüm durumdanda kurtaramam.
Ne yapacağımı hiç bilmiyorum.
Ama sonra kafa yoracaktım, şimdi pis işime yoğunlaşmalıyım. Bora'yı arayıp Asaf'a gelmesini söyledim. Arabayı kurumuş kar altında kalmış çiçek bahçesinin kenarında park ettim. Motoru kapatıp indim, hava soğuktu, karlı bahçe yolunda ilerlerken ellerim buz tuttu. Sabahın köründe dostumun ziline bastım bekledim açmadı, yine denedim sonuç değişmedi, işe bu saatte gitmediğini bildiğimden kapıyı yumrukladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
RomanceO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.