Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.
10. BÖLÜM "BENDEN ÖNCE"
Endişe, merak, üzüntü içinde geçen iki gün beni yıprattı diyebilirim. Cesur hocanın durumuyla yakından ilgilenmek istemiştim, benim yüzümden yaralanmıştı suçluluk duygusu canıma tak etmişti, kimseye borçlanmamıştım, taki kadın tacirlerine satıldığım güne kadar. O genç adam genel evden kaçmama yardım etmişti ve Cesur hoca karşılık almadan bana soyadını vermeyi kabul etmişti. Bu kötü hissettiriyordu. Genç adamla o geceden sonra hiç karşılaşmadım başına iş açmıştım ve paçayı genel ev sahibinden kurtarabilmiş miydi bilmiyorum. Kendine güveniyordu, güçlü olduğundan bahsetmişti aramızda geçen konuşma aklıma geldiğinde biraz rahatlıyordum ama aynı şeyleri Cesur hoca için söylemek zordu hatta imkansızdı. Aynı evde yaşıyorduk ve bırakın odasına gitmeyi kapının yanından dahi geçememiştim.
Sevda Gezgin büyük bir engeldi, mutfakta karşılaştığımızda gözüme gözükme diye uyarmıştı.
Cesur hoca tarafımdan önemsenmediğini düşünmüştür diye kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Sevda'ya fark ettirmeden yanına gitmeyi düşündüm onu yalnız bırakmadığından yapamamıştım. Odada huzursuzca dolanmış yorgun düşmüştüm yatağın kenarına oturup Themis heykelinin bağlı gözlerine, onun hediyesine dokundum. Bana iyi gelmişti biraz duygulandırmıştı aynı evde yaşarken nasıl olduğunu görememek beni üzüyordu.
"Nisa?" Cesur hocanın bana seslenmesiyle başımı sesin geldiği kapı tarafına çevirdim, oradaydı, kapı elinde açıklıkla bekliyordu. Yüzü solgundu, biraz yorgun biraz da uykusuz görünüyordu. "Kapıyı çaldım sesin çıkmayınca ışığıda açık görünce kapıyı açtım. İçeri girebilir miyim?" Başımı salladım. Odaya girdi, çalışma masasına yürüdü, sandalyeyi alıp karşıma geçerken bakışlarımla onu takip ettim. Sandalyeye oturdu, elindeki kremi görünce neden geldiğini anladım.
"Ben..." dedim gözlerine bakarken konuşamadım, ellerimi kucağımda birleştirdim. Onun odama geleceğini düşünmemiştim. "Sizi merak ettim."
"Biliyorum." Bana gülümsedi, öyle içtendi ki nedense ağlamak istedim yine. "İyiyim. Endişelenme." Değildi. Dünden daha kötüydü sanki. Kurşunun sıyırıp geçtiği omzuna kaydı bakışlarım, üstünde eşofmanı olduğundan yarasının ne durumda olduğunu göremedim. "İyileşti sayılır. Ölecek mişim gibi bakma artık." Başımı tekrar salladığımda gözlerimi kaçırdım. "Bu hale gelmemin sebebi sen mişsin gibi davranmayı ne zaman keseceksin?"
"Benim yüzümden oldu. Kendime çok güvendim. Faruk Akçalı'nın başı sıkışınca her şeyi yapabilen biri olduğunu aklımdan çıkarmamalıydım. Para için her şeyi yapardı öfkesi yine paranın önüne geçti, ilk defa tecrübe etmedim, onu iyi tanıyorum, hata yaptım ve sonuçlarına siz katlanıyorsunuz."
"Benim yerime sen yaralansaydın canım daha çok acırdı." dedi, gözlerine baktım. Böyle konuşmamalı, verdiği sözleri tutuyor olsa da beni kendi canının önüne katmamalı. "Bana ilk defa böyle öfkeyle bakıyorsun Nisa, yapma." Ağzımı açtım o gülümseyince konuşamadım. Öfkem uçup gitti. Yaralı haliyle bile bana kendimi öyle iyi hissettiriyor ki...
Keşke ona sıkıca sarılabilseydim.
Zor anlarda birinin omzuna ihtiyaç duyuyordum, bana iyi gelen biri, beni iyi anlayan birinin içine düştüğüm yalnızlığı gidermesini istiyordum.
Cesur hoca içine düştüğüm boşluktan beni kurtarmanın yolunu bulmuş gibi elini uzattı. "Bileğin incinmiş olmalı, dün gece çok yorgundum gelemedim." Faruk Akçalı beni arkasından sürüklerken bileğimi acıtmıştı çok sıkmaktan bileğim morarıp şişmişti birazda tahriş olmuştu. "Bakmama izin ver." diye ısrar etti, yaralarımı sarmasını yine kabul ettim, elimi eline uzattım parmak uçlarım avucuna temas edince gözlerini moraran kısımdan ayıramadı. "Acıyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÜRÜK KOZA (+18)
عاطفيةO sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdaki en güzel şeydi. Ve varlığı...ruhuma güç veriyordu.