Bu konu hakkında yeterince düşündüğüme kara vererek yarın yapacağım çok şey olduğunu fark ettim. Kendim hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum. Ama bunu nasıl yapacağım hakkında pek bir bilgim yoktu. Kısa bir süre önce Emily ile konuşmadan önce tabii ki de...
- Leydim, bildiğim kadarıyla bu tür şeyler için genellikle Bilgi Locasına gidilir.
Emily oldukça düşünceli bir şekilde bana sadece bunu söyledi. Ama bunu Vinter'dan istediğimde net bir bilgi elde edemediğini söyledi. Bu durumda gerçek ailemi bulurken kullanacağım rotada Vinter yok.
- Başka bildiğin bir şey yok mu?
- Aslında son zamanlarda bu tür durumlarda soylular falcılara gidiyor.
Bende o anda kendi kendime düşündüm. 'Neden olmasın?' Yarın bulduğum en iyi falcı ile bir görüşme yapacağım!
* * *
Fayton nihayet durduğunda bana eşlik etmesi için yanımda getirdiğim korumam elimi tuttu. Beraber ilerleyerek ana caddede etrafa bakıyorduk.
"Buradan sonrasında beni yalnız bırak Eclipse. Halletmem gereken bir iş var."
Bana somurtarak bakmış ve neredeyse sözleri ve davranışları ile bana yalvarmıştı.
"Usta sizi nasıl yalnız bırakırım. En azından sizinle gelmeme müsaade edin. Nereye gittiğinizi bile bilmiyorum. Ya başınıza bir şey gelirse?!"
Evet yanımda olduğun takdir de kendimi güvende hissetmiyorum. Yani benden uzak dur. Bunları söylemeyi ne kadar çok isterdim. Ama her ne kadar Derrick %100 olmuş olsa da bu diğer erkek karakterlere kötü davranacağım anlamına gelmiyordu. Aksine dikkatli olmalıydım. Eclipse yanıp sönen ilgisi bana neredeyse bir imdat bayrağı gibi gelmişti.
[İlgi %79]
Zamanında parlayan bu gözlere ve ilgi yüzdesine anında kandım. Ama artık ne olduğunu biliyorum.
"Eclipse, sen benimsin. Öyle değil mi?"
"Evet, Usta."
"O zaman unutmaman gereken şeyleri hatırla. Bu parmağımda gördüğün yüzüğün buradan çıkmasını istemiyorsan sus. Ve sadece sahibin ne derse onu yap."
"Evet, Usta."
Ana caddeye tekrardan bakmak için dönüp derin bir nefes aldım. Zor bir gün olacak gibiydi. Eclipse'yi ve faytonu arkamda bırakarak etrafta dolaşarak insanlara baktım. Benim gibi eski büyücü soyundan gelen birinin nasıl bir falcıya gitmesi gerekiyordu. Ara sokaklardan geçerek ilerledikçe kendimi sanki kaybolmuş gibi bulmuştum. Ta ki bir dükkanın yanından geçerken bir kadın tarafından durdurulana kadar...
"Bayan? Gergin gözüküyorsunuz?"
Üzerinde ki kıyafetlere bakarak normal bir köylü olduğunu söylemek zor olurdu. Diğer köylülere kıyasla çok daha kaliteli giyinmişti. Sarı gözlerini bana dikerek baktığında irkilmiştim. Bir köylünün sarı gözlü ve derin ayırt edilemez siyah saçlara sahip olması mümkün müydü? Bakışlarından kaçmayı başardığımda dantelli mor elbisemin ucundan tutarak ilerledim.
"Buraları iyi bilir misiniz?"
"Evet. Avucumun içi gibi bilirim. Sorun ne tatlım?"
"Ben bir falcı arıyorum. Ama-"
Sözlerim onun tarafından bölünmüştü. Evet, bu oyundan başka ne beklenebilirdi ki?
"O zaman doğru yerdesin. Neden içeri gelmiyorsun?"
Benden önce davranıp içeri geçtiğinde düşündüm. 'Eğer oyun bunu istiyorsa yapacağım. Çünkü reddetme hakkım yok.' Siyah saçları takip ederek içi karanlığa bürünen kapının ardından geçtim. Koridorun ardından gelen küçük odaya gelerek sandalyeye ve hemen yanında olan masanın diğer ucunda olan sandalyeye baktım. Kadın oturarak bana sandalyeyi gösterdi.
"Otur. Çekinmene gerek yok."
Sandalyeye oturur oturmaz karşıma yavaşça dizdiği kartlarla durdum. Sarı gözler bir kez daha beni korkutacak derecede parlamıştı. Ama bu sayede iyi bir şey öğrendim. Sistem sadece erkek karakterlerden biri ile karşılaşırsam bana görev veriyordu. Bu durumda kendimi güvende mi hissetmeliyim?
"4 tane kart seç."
Aynı onunda dediği gibi kırmızı renkli kartlardan dört tanesini seçtim. Diğer kartları kaldırırken geriye benim seçtiğim dört kart kaldı. Sol tarafta ki ilk kağıdı açtı.
"Garip bir şekilde buraya ait değilsin. Her zaman kendini savunmak zorundasın gibi. Ama bana biraz detay ver. Ailen ile aran nasıl tatlım?"
Sessizleştim. Dediklerinin ardından masaya açtığı kardı benimde göreceğim şekilde koydu. Siyah düz saçlı bir kadın elinde ki bıçakla hemen önünde duran başka siyah saçlı bir adamı öldürüyordu. Siyah ve kırmızı renklerinin ağırlıkta olduğu resim korkunçtu.
"Pek aile denemez aslında."
"Pekala, o zaman ailen de şu anlık belirli karışıklıklar olduğunu söyleyebilirim."
Anlamadığım bir ifade ile karşımda ki falcıya baktım. Nasıl anlayabilirsin? Soyluların ya da asillerin neden şimdi buraya geldiğini az çok anlamıştım.
"Peki sorunun ailemden kaynaklı olduğunu nasıl anladın?"
"Bu tür kart falların da ilk açılan kart aile içindir. 2. açılan kart ise genellikle etrafınızda olan ve yaşanan olaylar hakkındadır. Demek istediğim belirli bir sıra vardır."
"Oh, anlıyorum."
Kısa konuşmanın ardından falcı 2. kartı açarak uzunca baktı. Hemen ardından 1. kartta yaptığı gibi masaya koydu. Bu sefer ki resim biraz daha garipti. Sarı saçlı bir kadın elinde tuttuğu bıçakla ayağının hemen altında olan yılanları öldürüyordu. İlk başta bu biraz tuhaf gelse de hemen gözlerimi tekrardan falcıya diktim.
"Gariptir ki sen farkında olmadan yaşanacak olaylar var. Etrafına dikkat et. Ama bir yandan da kendini koru. Bu kadının ezdiği yılanlar aynı zamanda senin ayağının altında olan yılanlarla aynı. Hayatınız da olan biri ile ortak bir amacınız olduğunu görüyorum."
Kafamı anladığımı gösterir şekilde salladım. Konuşmanın ardından 3. kart açıldı. Bununla beraber falcının gözleri hiç olmadığı kadar açıldı. Bana sarı gözleri ile bakarken karttı açarak masaya koydu. Resimde ki kadın kırmızı saçlıydı. Elindeki ayna parçası ile uzağa bakıyordu. Eğer tahmin ettiğim şey doğru ise, bu ayna parçası gerçeğin aynasıydı.
"Sen bir büyücü müsün?"
O anda ellerim terledi. Gerçeğin aynasının hikayesini herkes bilmiyordu. İstemsizce titredim. Ne de olsa olduğum İmparatorluk büyücülere ve cadılara karşı çıkıyordu. Falcı sandalyesinden kalkıp yanıma doğru geldi. Ben gözlerimi kaçırırken hızlıca ellerimden birini tutup kafamda bir sürü anının parçalanmasına neden oldu. Sanki kafamın içinde bir yangın varmış gibiydi. Kısa sürede çocukken Penelope'nin vücudunda yaşadığım şeyleri tekrardan gözlerimin önünde gördüm. Babamı ve ağabeyimi arkada bırakarak gitmemiz, annemi kaybetmem, sokakta açlıkta ölmek üzere olmam ve Dük tarafından evlat edinmem... Falcı elimi bıraktığı anda bütün acı uçtu.
"Priscilla?"
Kulaklarımda annemin adını duymamla gözlerimi sarı gözlere diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...