"Senin benim hakkımda böyle düşünmen oldukça mutlu edici Eclipse."
"Bir tek ben değil. Herkes ustanın ne kadar tatlı ve kibar olduğundan bahsediyor."
Etrafımda bana bakan meraklı gözler ile şaşırmıştım. Bana tekrardan yaklaşan Birlik Komutanı çekinerek söze girdi.
"Leydim' in bu iyiliği karşılığında bizde bir iyilik yapmak istiyoruz."
Bir iyilik? Eğer düşünürsem benim için en mantıklı şey...
"Ben tatar yayı kullanmak istiyorum. Yakında bir avlanma yarışması olacak bunu hepiniz biliyorsunuzdur."
Bana anlayan gözlerle bakan kişilerden biri olan Eclipse öne atıldı.
"Eğer Leydim isterse ben öğretebilirim. Yay kullanma konusunda oldukça tecrübeliyim."
Bu oldukça güzel bir haber!
"Yarın benimle beraber tatar yayı kullanımı eğitimine gelin lütfen."
"Elbette."
Etrafımızda ki kalabalık dağılırken Eclipse için gün boyu sormak istediğim o soruyu sordum.
"Eclipse istediğin özel bir şey var mı? Ya da her hangi bir ihtiyacın?"
Bana düşünceli gözlerle bakan Eclipse yüzünü aşağıya doğru eğdi. Bir kez daha kafasını kaldırıp tekrardan eğmesi ile konuştu.
"Ben eğer mümkünse bu günümü ustanın yanında geçirmek istiyorum. Usta buna izin verebilir mi?"
İstediğim ve benim için oldukça karı çıkacak bir şeye nasıl hayır derim?
"Elbette bir sıkıntı olmaz. İstediğin zaman benim yanıma gelebilirsin Eclipse. Çekinme."
Kafasını kaldırarak gözleri yavaşça tekrardan yüzüğüme kaydı.
[İlgi %30]
Eclipse ile beraber yürüyerek malikanenin içine girdik. Ben odama çıkarken arkamdan beni takip eden birinin olmasını tatlı bulmuştum. Odamın önünde durduğum anda Eclipse' nin içeriye girmediğini fark ettim.
"Bir şey mi oldu?"
Bana bakan Eclipse çekinmiş gibiydi. Elleri ile şekiller yaparken onu böldüm.
"Eclipse?"
"Ben ustanın odasına girebilir miyim?"
Ahh, yani sıkıntı buydu.
"Elbette. Sen benim korumamsın Eclipse senden ve hizmetçilerimden başka kim bu odaya girebilir?"
Bana bakan Eclipse her zamanki gibi ışıldamıştı. Ama sıkıntı şu ki her gülümsemenin ve parıldamanın ardından gözleri acımasızlığa bürünüp yüzüğe kayıyordu. Henüz nedenini anlamasam da gelecekte çözeceğime eminim. Günüm aşırı mutlu bir şekilde ilerlerken çok hızlı bir şekilde gelişen olaylarla şok olmuştum. Aşağıda kopan kıyamet akla bile gelemeyecek kadar büyüktü. Koridorda duran camdan aşağı baktığımda gelen kişiyi görmem ile kafamı nereye sokmam gerektiği hakkında düşüncelere kapılmıştım. Sarı, kırmızı, siyah ve beyaz renklerini ele alan atlı arabanın hemen arkasında altından yapılmış ejderha amblemi tam anlamıyla kanımı dondurmuştu. İmparatorluk aracının burada olması demek...!
Arabanın önündeki uşak hızlı bir şekilde kapıyı açarken arabadan çıkan kişinin altın rengi saçlarını gördüğüm an da kim olduğunu tahmin etmek oldukça kolaydı. Kapının önünden başkente işi olduğu için çıkmaya hazırlanan babam Kallisto' yu görmesi ile şoka girmişti. Ağzı açık bir şekilde arabaya bakarken Kallisto arabadan inmişti. Saçları arabanın altın kısımları ile denk geldiği için fark edilmese de o oldukça parlaktı.
Ellerimi yumruk yapıp duvarı yumruklamaya başladığım da bana tuhaf bakışlar atan Emily ve Eclipse şaşırmıştı. Bense sinir krizi geçirmeye devam ediyordum. Sırf onun mektuplarını cevaplamadığım için bu kadar ileriye gitmek!? Eğer onu selamlamak için aşağıya inmez isem iyice çıldıracaktı. Malikanenin ön kısmına doğru adımlarımı hızlandırmıştım. Babam ve Kallisto' nun konuşmasına yanlışlıkla kulak misafiri olduktan sonra tüylerim diken diken olmuştu.
"Nasılsınız Eckart Dük' ü uzun zamandır konuşmuyorduk?"
"Yaşanan onca olaydan sonra nasıl bir cevap vermemi bekliyorsunuz, Majesteleri?"
İkisininde arasına girip bu garip konuşmayı sonlandırmak istedim. Ama sanırım bunu istemek için oldukça geç kalmıştım. Kallisto asla söylememesi gereken sözler söyleyerek babama kalp krizi geçirtmeye çalışıyordu.
"Siz de haklısınız. Ama inanın bundan sonra çok daha fazla samimi olacağız. Size şimdiden kayın peder olarak adlandırmalı ve öyle seslenmeli miyim?"
Babamı uzaktan titreyen bir şekilde görmem ile oraya doğru koşmam bir olmuştu.
"Baba!?"
Bana dönen mavi gözlerin içinden geçen soruları fark etmek kolaydı. Ahhhh...!! Kallisto' nun sanki bir zafer kazanmış gibi üstten bakması ile çıldırmıştım.
"Penelope, tatlım dedikleri yalan değil mi?"
Daha bu soruyu sorarken titreyen babam için oldukça üzülmüştüm.
"Elbette yalan baba."
En azından onu şimdilik birinin rahatlatması lazımdı. Kallisto söylediğim sözler ile hiç memnun olmamış gibi gözükmüştü. Amacım zaten seni memnun etmek değil!
"Majestelerinin buraya gelme nedeni nedir? Her hangi bir ön bilgilendirme yapmamak oldukça kaba bir hareket. Aslına bakarsanız ne kadar Veliaht Prens olsanız da ön bilgilendirme yollamalısınız. Bu oldukça saygısızca. Umarım buraya gelmek için mantıklı bir nedeniniz vardır?"
Kallisto ile çıkışmanın ardından konuyu uzatmamak için ilk teklifi veren Kallisto oldu.
"Artık buraya geldiğine göre beni bir misafir olarak içeriye davet etmeniz gerekmez mi?"
Daha ben söze atılmadan içinde ki kini kusan babam oldukça korkunçtu.
"Kim? Ben burada bir misafir göremiyorum, Majesteleri. Lütfen geri dönün! Bu evde şu an da herkes meşgul yani gidin."
Kırmızı gözleri parlayarak bana bakan Kallisto oldukça tehditkar bir şekilde bana yaklaşarak elimi tutmaya çalıştı.
"Aslına bakarsanız uzun zamandır Leydi Penelope' ye ulaşmaya çalışıyordum. Ama kendisinden bir geri dönüş alamadım. Bu oldukça üzücü Dük. Kendimi aldatılmış hissettim."
Ağzım açık bir şekilde ona bakarken benimle aynı tepkiyi veren babam en sonunda pes etti.
"Penelope, canım benim işlerim var. Umarım Majesteleri ile en kısa sürede yanlış anlaşılmayı çözersiniz."
Babamın anlayışı yüzünden ona minnettardım. Ama tüylerimi diken diken eden olayı babam gittikten sonra aracına bakarken fark ettim. Nasıl oluyor da Kallisto' nun gelişi tam babamın gidiş saatine denk gelmişti!?!? Yoksa... Ahh, saçmalama bu kadar ileriye gidemez. Bir kaç saniye içerisinde kafamı çevirip Kallisto' ya bakmam ile artık emindim. Kesinlikle babamın başkentte İmparatorluğa gitmesinde büyük bir parmağı vardı.
"Neden buraya geldiniz?"
Bana bakan Kallisto' nun ifadesi aniden değişmişti. En son balo akşamı gördüğüm o sevgi dolu gözler tekrardan bana dönmüştü.
"Seni özledim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...