"Lütfen, hayır yalvarıyorum. Güzel gözlerini tekrardan aç, güzel gözlü kadın."
O soğuk elleri sayısız defa öptü. Belki aniden kalkar ve kendisine her şeyin yolunda ve iyi olduğunu söylerdi... Arlond sadece hayal etti. Onun elini bırakıp mor elbisesinin dalgalanması ile nasıl kendinden uzaklaştığını, "Görüşürüz, Prens Arlond." .
Belki de Penelope çoktan ona vedasını etmişti. Son sözleri aklına geldikçe ağzından ufak çığlıklar kaçtı. Böyle olmaz. Gidemezsin... Beni böyle çaresiz bırakamazsın... Bunu bana yapma.
Aria kapı arkasından nefesini tuttu. HANGİ HADSİZ?!?! Kim Penelope'yi böyle incitti?! Sarı saçlı kadın aynı kızıl saçlı adam gibi yavaşça ağladı. Ve tekrardan uyanması için dua etti. Çünkü ona kimsenin olmadığı kadar iki kişininde ihtiyacı vardı.
Aria daha sonra gelme kararı vererek olduğu yerden ayrıldı. En azından şimdilik onları rahat bıraktı. Arlond Penelope'nin başında nöbet tutarken Estelle, zindanların olduğu yere gelmişti. Açık pembe saçlı ve mavi gözlü kadına baktı. İğreniyorum.
"A-Anne!"
Estelle daha da iğrendi.
"Anne mi? Düşes Eckart demeni tercih ederim. Annen olmadığımı ikimizde biliyoruz. Ah, birde Penelope'yi zehirlemen var. Öyle değil mi?"
Yvona o an anladı. Bu kadın her şeyden haberdardı. Dahası onun yolunu kapatacak bir yılandı. Daha önceki hayatında hiç bir zaman onunla karşılaşmadı. Hayır, ne Aria denen o özel gücü olan kızla ne de Arlond denen Kallisto'dan bile daha güçlü bir kılıç aurasına sahip adamla. Ben neden böyle bir şeyin içine düştüm?!
En azından Penelope'nin zehirlendiğinden emindi. Aslında elinde olması gereken pozitiflik onu fena halde yakalamıştı. Ejderhanın dişleri için karşısında duran çok fazla kişi vardı. Dahası Derrick'in rüyasına girerek onu hipnoz etmek istedi. Ama bunu yapamadı. Önceki hayatımda anında oltaya gelmişti!
Karşısında ki bu kadına da büyü yapmak için yeltendiğinde bir kahkaha yankılandı. Yvona ceplerine giden ellerini durdurdu. Karşısında duran Eckart Düşes'i katıla katıla gülüyordu. Aniden sönen gülümseme onu korkuttu. Sarı gözleri karanlıkta parlayan kadın sağ eli ile Yvona'nın gözünün hemen altında tırnağıyla bir çizik attı. Bir yandan da yanağını okşadı.
"Sen beni aptal mı sanıyorsun?"
Yvona'nın göz altından kan damlarken Estelle, sadece onu nasıl ortadan kaldırması gerektiğini düşündü. Öldürmeli miyim?
"Sadece bir ölü gibi yaşayın. Hayır ölün."
Sarı gözler Yvona'yı ürküttü. İmparatorluk kanından gelen kimseyi hipnoz edememesi ise cabasıydı. Çıldırmak üzereydi. Yüzü tamamıyla kan olduğun da Estelle onu sadece kısa süreliğine de olsa korkutmak istedi. Ama ölüp ölüp tekrardan dirilen Yvona zamanın geri sarılması için Penelope'yi öldürmeye çalışmayı denemek istedi. Ne zaman işleri ters düşse böyle yapıyordu. Çünkü ne zaman Penelope ölürse, Vinter'ın ilk öldüğünde yaptığı büyü devreye giriyordu. Böylece iki büyücüden de ölümüne korktu.
Estelle zindanın olduğu kattan yukarı çıktı. Etraf çok karışık olsa bile hala onunla konuşmak için ısrarcı olan biri vardı. Salona geçtiğinde onu masa da bekleyen yeğeni Aiden ile karşılaştı.
"Tatlım, ne bu kadar acilde bana söylemek için çok acele ediyorsun?"
Aiden derin nefes aldı. Anlatmak için bir yol bulmak için düşündü. Yüzü düşmüştü. Bunu fark eden halası ona omzundan sarılıp manevi destek verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...