Medya Death is the Only Ending for the Villainess (Villainess are Destined to Die) 'Novel', Reynold Eckhart kapağıdır.
"Bazı şeyleri kaybetmeden değerini anlayamayız."
|
|
|
Herkes gergindi. Bu kişilerin en başında yer almak ise çok tuhaftı. O kimdi ki? Benim için ne yapmıştı? Hayatımı karartmak dışında neyi başardı? Üzerime ne giydiğim umurumda değildi. Sadece görmek istedim. Gerçek mi? Değil mi?
Kim cesaret etti?!
Rezene ve Emily arkamdan hızlıca gelirken en sonunda Dük'ün odasının önüne gelmiştik. Kapının önünde bekleyen baş uşak da oldukça gergin görünüyordu. "Fennel, tam olarak ne oldu?" Soğuk bir şekilde sorduğum soru kulaklarına ulaşmış olacak ki yanıt geldi. "Dük-"
Bilirsiniz? Tek endişelenen ve gecenin bu saati odasından pijamaları ile koşan kişi ben değildim. Asıl bundan sonra her şey sarpa sarmaya başlamıştı. En son annem öldüğünde bu kadar endişelendiğimi hatırlıyorum.
Reynold'un, Fennel'in yakasına yapışması ile Derrick'i beklemeye başladım. Erkek kardeşini kendisi sakinleştirebilir. Reynold bağırmaya devam ederken yüksek bir sesle konuşmalarını, tartışmalarını böldüm. "Fennel! Dük'ü görmek istiyorum!!"
Fennel ve Reynold'un sessizleşmesi ile Reynold ellerini, Fennel'in üstünden çekti. Fennel kapıya doğru yaklaştı. "Lütfen Leydim." Bu adamın bana yaptığı saygısızlıkları hala hatırlıyorum. Yani ne kadar kibar olursa olsun, değmez.
Reynold ise ciddi anlamda şaşkındı. Ellerinden birini tutup ona seslendim. "Reynold. Hadi, gidelim." Beraber el ele tutuşarak odaya girmiştik. Reynold hiçbir şey dememişti. İkimizde odada ki koltuğa oturduk.
Yatakta sessizce yatan o adama baktım. Teni beyazlaşmıştı. Hatta herkesin dilinden düşmeyen o Dük, şimdi bir ceset gibiydi. Kusursuz gibi durması çok daha ilginçti. Ama gene de içim acıyor. İstemsizce onlara bağlandım. Hayatımı mahveden o insanlara bağlanmamalıydım.
Aslında merak ettiğim tek şey bu değildi. Bir daha o buz mavisi gözlerini açacak mı? Bana "Kızım." diyebilecek mi? Bunlar şu anda cevabını bilmediğim sorular. Reynold'un aniden kalkması ile şaşırsam da, gözlerinin kızardığını görebiliyordum. Babasına belirli bir süre bakıp hızlıca odadan çıktı. Kapıda Fennel ile kavga etmeye devam ediyor gibi duruyordu.
Sesler buraya geliyordu. "KİM YAPTI!??! HALA BULMADINIZ MI?!" Bense onun aksine sessizce oturup bekliyordum. Koltuktan kalkıp yatağın hemen yanında ki sandalyeye oturdum. Buradan çok daha ölüye benziyordu. Yılladır "Baba." demeye çekindiğim adama bakmaya devam ettim. Hemen ardından da yorganı kaldırıp soğuk ellerini tuttum.
Çok tuhaf bir histi korkmak. Her ne kadar ona kızgın olsam da, bir o kadar saygı ve sevgi duymak. Bir daha onu görememekten bu kadar korktuğumu bilmiyordum. Bana gülümsemeyeceğini bilmekten de bu kadar korktuğumu bilmiyordum. Büyüklerimiz her zaman bir şeyi kaybetmeden değerini anlayamadığımızı söyler. Bu çok doğru.
Bunca zaman boyunca tek yaptığım sana kızgın olmaktı. Oysa sen genç yaşta eşini kaybettin. Çocuklarını nasıl yetiştireceğini bile bilmiyordun. Doğru. Sana "Baba." demeye bile çekiniyorum.
"Ama baba, biliyor musun? Seni kaybetmekten çok korkuyorum."
Şimdi bu oda senin gibi kokuyor. Ama ileride de kokacak mı? Burada kalacak mısın? Gene sana sarılıp, sen ölmeden önce sana "Baba." demek istiyorum. Duymanı istiyorum. Ama sen öylece gidecek misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
Hayran KurguKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...