Av yarışması... Tatar yayı kullanmayı her ne kadar bilsem bile tedirgindim. Av yarışmasında illaki Leydiler de katılacak diye bir zorunluluk yok ama o kadınlarla oturup çay içmektense avlanmayı tercih ederim. Aklıma eğitim almak gelse bile yapamayacağımı düşündüm. Ama bir kez daha düşününce neden olmasın? Eclipse artık burada yani bana eğitim verebilir! Hem bu yolla da azda olsa ilgi yükselte bilirim. Artı puan kazanmaktan zarar gelmez. Bu işi yarına bırakacağım. Şu anda Eclipse' nin de buraya alışması gerek. Eckart' ların şövalye eğitimi şekline alışmalı.
Etrafa bakınırken bahçeye çıkmak için güzel bir gün olduğunu düşünsem de halletmem gereken evrak işleri vardı. Malikanenin kapısının önünden merdivenlere ilerleyip yukarı kata çıktım. Odamın önüne gelip kapıyı açtığımda karşıma son günlerde hiç görmediğim ama küçüklükten beri oldukça aşina olduğum biri geldi. Emily... Odamda ki manzara biraz özlediğim bir manzaraydı. Masanın üstündeki çaydanlığa sıcak su koyup bana çay demleyen ve hemen arkasından hangi kitabı okuyacağımı adım kadar iyi bilen Emily ve bana gülümsemesi. Beni bu gün oldukça memnun eden bir olay daha.
"Merhaba, Leydim."
Bana nazikçe bakarken bir yandan bardağıma çayımı koyup masaya fincanı bırakmıştı. Ardından kütüphaneye gidip en sevdiğim kitaba devam etmem için çıkardı. Bana tekrardan bakması ile artık onun buraya geri geldiğini iyice kavramıştım.
"Tekrardan hoş geldin Emily."
Ona karşı olan bu sıcaklığım kimse benimle ilgilenmek istemezken onun çekinmeden öne çıkıp benimle ilgilenmesindendi. O zamanlar sinirlendiğimde sinir krizi geçiriyordum. Bağırıp eşyaları etrafa fırlatıp dururdum ama buna rağmen Emily sabırlı bir şekilde başımda dururdu. Onun yeri gerçekten her zaman çok daha farklı olacak. Masaya doğru ilerleyip sandalyemi çekip oturdum. Çayımı yudumlarken bir yandan dışarıyı izliyordum. Bahçede sessiz bir şekilde ağaçların yaprakları dalgalanmaya devam ediyordu. Hava masmavi olmasına rağmen hafiften bulutluydu. Kitabı açıp sayfaları çevirmeye başladım. Kaldığım yeri bulduğumda bir kez daha beynimde ki bütün düşünceleri bir kenara bırakıp dışarıyı kontrol ettim. Evet, şimdilik her şey yolunda...
* * *
Misafirleri ağırlarken oturduğumuz oda da yavaşça ilerleyip koltuğa oturdum. İstemsizce gergin olduğumu fark ettim. Ne de olsa yanımda ki üç kişide bu oyunun ana erkek karakterlerindendi. Düşündükçe beni geren bu düşünce gittikçe tuhaflaşıyordu. Emily bizim için çay koyarken ondan özellikle mine çiçeğinden yapılan 'Mine Çayını' kullanmasını istedim. Oldukça nadir bulunan bir çiçek olduğundan çay yapılması da nadiren karşılaşılan bir olaydı. Mine çiçeğinin çayının sağlık getirdiğini ve vücudu arındırdığını söylerler.
Çayı içen kişi kendini özel hissetmeli öyle değil mi?Elime aldığım fincanı hafif bir şekilde koklarken içime mine çiçeğinin hafif kokusunu çektim. Mine kokan çay bardağını nazik bir şekilde ağzıma doğru götürürken bir yandan da dikkatli bir şekilde misafirleri iyi bir şekilde ağırlamaya çalışıyordum. Hafifçe çayı yudumladım. Benim çayı içtiğimi fark ettikten sonra ikisinin de bir kaç yudum almasını beklemiştim. İkisi de bana kibarca gülümsemişti. Ne kadar da yapmacık gülümsemeler...
"Sizce de çay güzel değil mi?"
Bana bakan gözlerle karşılaştım. Beni inceliyorlardı? Üçünün birden bu yoğun ilgisine maruz kalmak çok gülünçtü. Ama sorduğum sorunun cevabını ikisinden de tahmin ettiğimden daha geç duyacağımı beklemiyordum. Büyük ihtimalle beni incelemekle meşguldüler. Beklemediğim bir şekilde aramızda ki en kibar olan kişi ağzını açıp konuşacakken vazgeçti. Ortaya söyleyeceği kelimeler yerine benim sorumu cevaplamayı tercih etti.
"Elbette çay oldukça güzel. Bu kadar güzel bir çay servis edilmesini bende beklemiyordum. Leydi buraya neden geldiğimi biliyor mu?"
Açık konuşmak gerekirse beklediğim bir ziyaretti. Ne de olsa Vinter bu hafta içerisinde uğrayacağını bizzat belirtmişti. Ama zamanlaması biraz tuhaftı. Benimle aynı şekilde düşünen iki hatta üç kişi olduğunu rahat bir şekilde söyleyebilirdim. Her an ortaya Reynold veya Derrick' in çıkıp beni kurtarmasını beklemekten başka çarem yok gibiydi. Gelen kişi babam bile olsa kabul ederdim.
Kafamı yana çevirdiğim an da birbirlerine girmek üzere olan iki kişiyi unuttuğumu fark ettim. Eclipse ayakta hemen sol tarafımda arkamda kalırken bir yandan karşımda ki kişiye tuhaf bakışlar atıyordu. Kendimi bermuda şeytan üçgenindeymiş gibi hissediyordum. Hemen yanımda oturan Vinter bile nasıl bu duruma düştüğünü bilmiyordu. Aslında konuşmak gerekirse her şey çok ani gelişti.
Penelope'nin Anlatımıyla Geriye Dönüş:
Sabah kalkar kalkmaz yeni gelen davetleri bizzat yazarak reddetmekle geçti. Ardındansa Aria tarafından yazılan cevap mektubu ile ilgilenmekle...
[Sevgili Leydi Penelope Eckart,
Cevap vermen ve cezadan kurtulman oldukça mutlu eden bir haber ama bize ne zaman geleceksin?
Benden bizzat bir tarih istemişsin. Son durumlarda oldukça meşgul olduğunu söyleyebilir miyiz?
İki gün sonra bize gelmiş ol. Mielle' nin yaptıklarını duydukça yerlere yatıp güleceksin. Bu senin bozulmuş moralini yerine getirecektir. İki gün sonra her şeyi detaylıca konuşuruz en yakın arkadaşım ^-^
Markiz Roscanté Ailesinden,
Aria Roscénte]İki gün sonra Aria' nın evine gitmek oldukça eğlenceli olacak gibi... Mektuba bir cevap vermedim. Çünkü Aria benden bir cevap vermemi istemiyordu. Direk olarak buraya geliyorsun emrini vermişti. Bu gün dediğim gibi Eclipse ile yay işini halletmek istiyorum. Bahçeye çıkmak için hazırlanmamın ardından malikanenin bahçesine indim. Şövalyelerin antrenman yaptığı yere ilerlerken elimde kocaman bir kutu kurabiye vardı. Madem Eclipse için aşağıya indik bir tek onunla aramı düzeltmeyip herkes ile arkadaşçıl bir davranış sergilemek daha mantıklı. Oraya ilk vardığımda bana bakan şaşkın şövalyeleri arkada bıraktım ve Eclipse' ye yaklaştım.
"Çalışman nasıl gidiyor?"
Kılıç sesinin aniden durması ile Eclipse şaşkın bir şekilde arkasına döndü. Elinde ki kılıç yavaşça yere düştü. Etrafımızda ki herkes bana odaklanmışken birlik başkanı yanıma geldi. Önümde eğilip selam verdi.
"Leydi' nin arz ettiği bir şey var mı? Sizin geleceğinizi daha önceden öğrenseydik muhakkak bir hazırlık yapardık."
"Aslına bakarsan hatalı olan benim normalde haber vermem gerekirdi. Lütfen sizin için getirdiğim kurabiyeleri kabul edin!"
Şaşkınca bana bakan herkes yüzünden kızarmaya başlamıştım. Tuhaf bir şekilde bir şövalyenin kıkırdaması kulağıma geldi. O tarafa döndüğümde herkesin bana gülümseyerek baktığını fark ettim. Bu oldukça tuhaftı.. kıp kırmızı olduğuma yemin edebilirim!!
"Leydim, teşekkür ederiz!!" [Neredeyse Bütün Şövalyeler]
Bana bakıp yavaşça yaklaşıp kutudan kurabiye alan kişiler sırayla uzaklaşıp gidiyordu. Etrafımda ki kahkahalar çoğalırken bende istemsizce gülümsemiştim. Bana yaklaşan esas kişiyi fark edememiştim.
"Usta gerçekten çok düşünceli biri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...