- 33. BÖLÜM: "Roscénte Malikanesi" -

858 87 559
                                    

Kısa bir süre içerisinde benim için önemli olan bir karar verdim. Şu an için bana göre en mantıklı seçim hiç kimseyi seçmemek! Derrick ile mutlu sona ulaşmak gibi bir hedefim yok. Kısacası buradan defolup gideceğim. Ben gittiğim zaman rahat bir şekilde bir birlerini yiyebilirler. Kafamı sakin bir şekilde yere  eğip sert bir şekilde konuşmak zorunda kalmıştım.

"İkinizde şimdi beni bırakın!"

Sözlerim ile kendilerine anca gelen iki erkek ana karakter bana masum bir şekilde bakmıştı.

"Penelope."

"Usta."

İkisi de sakin bir şekilde beni adımla ararken henüz beni bırakmadıkları için söylediklerimi tekrarlamak zorunda kaldım.

"Beni! Hemen! Şimdi! Bırakın!"

Yavaşça ellerini üzerimden çekerlerken oldukça mutluydum. Aralarından çıkıp ağaçların arasından ilerlerken arkamdan gelen adım seslerini duymamla konuşmak zorunda hissettim.

"Eğer her hangi bir şekilde arkamdan gelirseniz gerçekten sizi pişman ederim. Mümkünse ilk ben ayrılıyorum!"

Aralarından çekildiğime göre artık bir birlerine istediklerini yapabilirler. Arkamdan en ufak bir bağırış sesi gelmezken azda olsa rahatlamıştım. Nihayet malikaneye geldiğimde hızlıca bahçeden içeriye geçtim. Odama doğru ilerlerken kapının önünde Reynold' u görmem ile irkilmiştim. Bir felaket daha yaşayamam. Yani beni rahat bırak. Kafamı çevirip hızlı bir şekilde adım atmaya başladım. 

Reynold' da  olduğu yerde durarak hayatı boyunca bana yaptığı şeylerden pişmanlık duymaya başlamış olmalıydı. Çünkü emindim ki artık bu aileden pek bir umudum yok. Hedefimi yükseltip hızlı bir şekilde sona ulaşmam gerek. Bunu belkide 18. Yaş Seremonisi olduğunda yada yaklaştığında başaramayacağım fakat elinde sonunda bu lanet oyundan kurtulacağım. Kurtulmalıyım!

Koridordan hızlıca odama geçtim. Odama nihayet geldiğim de kendimi hızlıca yatağa attım. Benim için endişelenen kişi sayısı her zaman bir ve tek olurdu. Ama artık bu sayı iki kişiye çıktı. Emily' nin sorularına karşın artık Mia' da aynı onun gibi benim için endişelenmeye başladı.

"Leydim?"

"İlaç hazırlamamı ister misiniz?"

"Leydi' nin başımı ağrıyor?"

An itibari ile başımın ağrımaya başladığı doğru bir cümle olurdu.

"Beni yalnız bırakın dinlenmek istiyorum."

Benim sözlerim ile odadan dışarıya çıkan Emily ve Mia' nın gidişi ile oda sessizliğe bürünmüştü. Pencereden rahat bir şekilde bahçede ki manzara gözüküyordu. Sakin bir şekilde güneşin batmasını beklerken yarını hayal etmeye başladım. Aslında şimdi fark ettim de oturup düşünmem gereken konular var. Tek başıma yarın Aria' ya gittiğimde ne giyineceğimi, Mielle için vereceğim ev hediyesini, Kain' i nasıl gıcık etmem gerektiğini ve Aria' nın neler anlatacağını düşünmeye başladım. Bunlar oyunun yanında her ne kadar küçük kalsa da beni rahatlatan minik problemlerdi.

*  *  *

Ayna karşısında kendime bakarken emin olmam gerekiyordu. Bembeyaz straplez bir elbise, bel kısmında hafif mor, altın sarısı ve siyah renginde desen detayları vardı. Elbisenin alt bölümün de ince bir dantel (dantel siyah ve mor arası bir renk) beyaz kumaşın üstünden geçerek güzel detaylar veriyordu. Elbise straplez olduğundan biraz göğüs dekoltesi vardı. Bunu ortadan kaldırmak için kolsuz olacak bir şekilde altın sarısı renginde hafif bir dantel omuzlarımı kapatıyordu. 

Saçlarım içinse kahküllerim sağa doğru taranmıştı. Saçımın arka tarafında üst kısmı yarım örgülü topuz yapılırken geri kalan saçımı açık bırakmışlardı. Elbise ile saçlarımın uyumu gerçekten beni tuhaf bir şekilde eski Düşes Evelyn' e benzetmişti. Bu en nefret ettiğim şey, ne de olsa Dük ailesine Yvona ve Düşes' e benzediğim için geldim.  Emily, Mia ve tanımadığım iki hizmetçi daha bana ayakkabı seçmek için kavgaya girişmişti. Şey ne de olsa ben Dük' ün kızıyım ve bir Markiz ailesine gidiyorum. Süslü olmak zorundayım.

"Leydim, yüksek topuklu ayakkabı mı? Yoksa düşük topuklu mu?"

Emily, bana bu soruyu sorarsan cevabım belli... Mümkünse TOPUKSUZ AYAKKABI! Emily bakışlarımdan ne demek istediğimi anlarmış gibi cevap verdi.

"Leydim, siz Dük' ün kızısınız."

Evet, elbette öyleyim. Bana sunduğu bütün seçeneklerin topuklu olması ile hayatımı bir kez daha gözden geçirme durumunda kalmıştım. 5 tane bir birinden farklı ayakkabı bana bakıyordu. Öncelikle gideceğim kişi Aria kısacası yüksek topuk giymek zorundayım. 3 ayakkabıyı birden kendi seçimlerim arasında yok seçmiştim. 

Yüksek topuklu giyeceğimden ayakkabılarım görünecekti. Birinin genel düz rengi altın sarısıydı. Ama buna rağmen ön kısmında siyah dantel, dantelin hemen önünde ise ufak bir elmas duruyordu. Bir Dük' ün kızı için ideal. Gözüm diğer topuklu ayakkabıya kayarken aradığımı bulduğumu hissetmiştim.

Genel rengi beyaz ve sarı arasında bir renkti. -Krem veya bej gibi- Önceki topuklu ayakkabıda olduğu gibi önünde değil, sadece iki yanında dantel vardı. Dantel renkleri elbisede ki renk ile aynı olduğundan uyumlu olacağına eminim. Beni daha çok çeken şey ilk olarak öndeki kan kırmızısı yakut ve sadece topuğa özel ,straplez üstünden giden dantel ile aynı renk olan, ayrı bir renk olmasıydı.

"Bunu giyeceğim."

Herkes bana sevinçle bakarken diğer iki hizmetçide hazırlanmamın ardından bana hayranlık ile bakmıştı. Aynadan kendime bakarken istemsizce düşüncelere dalmıştım. Çok rahat bir şekilde bir adamı kendime aşık edebilirim. Ne de olsa oldukça güzeldim. Oyundayken Penelope' nin her zaman soylu bir aileden gelmediğini düşünürdüm. Oyun ekranında o kadarda güzel gözükmüyordu. Ama haksızmışım. Benim inanamadığım asıl şey şu ki: Bu kadar güzel biri nasıl köylü olabilir?

Öyle olmasa bile Eckart Dük' ü onu bulmasa da yüksek kademeli bir soylunun dikkatini çeker ardından da evlenirdi. Kısacası gene bir soylu olurdu. Malikanenin merdivenlerinden inerken bana bakan gözleri görüyordum. Beni kapının önünde bekleyen korumama bakarken gözlerim bir kez daha kamaştı. Eclipse bir aşk oyunun da olmayı hak eden bir dış görünüşe sahipti. Gri gözler bana döndüğü an da sarsılmıştı.

[İlgi %51]

Bunu söylemek her zaman hoşuma gidiyor. 'Gerçekten doğru bir karar verdim'. Böyle gitmeye devam ederse oyunu bitirebilirim. Düşüncelerimi bir kenara bırakarak yürümeye başladım.

"Eclipse, Leydi Aria' yı biliyorsun değil mi?"

Bana bakan Eclipse eğilerek cevap vermişti.

"Elbette. Kendisi sizin en yakın olduğunuz Leydi. Nasıl bilmem?"

Bu durumdan anlaşılacak ki Rezene ona azda olsa görgü eğitimi vermiş olmalı.

*  *  *

Koltukta oturup papatya çayımı yudumlarken emindim ki, sakinleşmem için özellikle Aria tarafından seçilmişti. Aslına bakılırsa onun bana kıyasla daha fazla sakinleşmesi gerekti. Kafamı kaldırdığım an tekrardan geri indirmek istedim ama artık çok geçti. Derin sessizlik içinde boğulurken ince ve tiz bir ses duyuldu. Açık bir şekilde kulağımı tırmalıyordu.

"Leydi Eckart' ı ne buraya getirdi?" [Mielle Roscénte]

Karşılama komitesinde eksik olman inan bana her hangi bir kusurun olduğunu göstermez. Beni karşılamaya gelmesen bile asla arkandan konuşmayacağım. Bunları en içten dileklerimle söylüyorum. Bu yüzden defolup gider misin, Mielle? Beni Aria ile yalnız bırakmalısın ki iki iyi insan karşılıklı oturup sohbet edebilsin. Karşılıklı koltuklarda oturduğum Mielle ve Aria oldukça garip gelmişti. Aria her söz ve kelimeye zorla gülümserken ona eşlik etmek daha da zordu.

Villains Are Destined To DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin