Ne kadar dolaşsam bile hiçbir yerde hiç kimse yoktu. Labirentin ortasında ki büyük çeşmenin yanına geçip oturdum. Ne kadar tuhaftı. Oyun bana ne dese yaptım? Ama buna rağmen Kallisto hala ortada yoktu. Belkide yanlış yere gelmiştim. Aniden çeşmenin kenarına oturup etrafı incelemeye karar verdim. Bu yüksek topuklu ayakkabılar ile ayakta durmak gerçekten çok ama çok zordu. Bu bahçe gerçekten çok güzeldi.
Yeşilliklerin hemen yanında olan bu kan kırmızısı gülleri söylentilere göre Eski İmparatoriçe Miranda yaptırmıştı. 1. Kraliçe ondan geriye -Eski İmparatoriçe den bahsediyor- kalan her şeyi yok etse de bu bahçeye dokunmamıştı. Aslında Kallisto ile oyun içerisinde burada buluşmak oldukça mantıklıydı. Güllerin olduğu yere gidip yavaşça eğildim. O kırmızı yaprakları okşayıp kokladım. Çok güzel bir koku yayıyorlardı.
"Ne kadar güzeller."
Hayranlığımı dilime de yansıtmıştım. Etrafa bakıp dolandıkça bu ayın bile zar zor aydınlattığı bu karanlıkta uzun ve keskin bir kılıcın boynuma doğru gelişini fark etmem zor olmamıştı. Bu kılıcın sahibi Kallisto Regulus'tu! Onu çoktan bulmam gerekirken karşıma ben karanlığa yaklaştıkça çıkması...! Kenarda bir köşede beni izlediğine eminim.
Arkama dönmeme bile vakit bulamadan aniden bıçağın ince hareketi ile Kallisto önüme geçti. Ben daha neler olduğunu kavrayamadan benim dibime giren Kallisto ile tüylerim diken diken olmuştu.
"Beni bu karanlıkta kimin takip ettiğini merak ediyordum. Meğer Dük ailesinin Deli Sürt*ğüymüş!"
Onun ağzından çıkan laflara ne kadar sinirlensem bile hiç bir şey yapamazdım. Bu psikopat beni öldürebilecek kadar çılgındı! İlgi göstergesi oldukça tehlikeli bir durumdaydı.
[İlgi %5]
Belki de değildi. Beni uzaktan izlerken ne onu bu kadar memnun etmişti? +%10 Bir ilgi kolay kolay alabileceğim bir şey değildi. Ben ağzımı açıp tek kelime edemezken o benim yerime konuştu.
"Dilini mi yuttun, hmm?"
Aniden boş olan eli ile çenemi tutmasıyla irkildim.
"Ş-şey..."
Neden titriyorum! Sıfırlama tuşu acilen ona ihtiyacım var! Ne kadar arasam yada içimden 'Sıfırlama tuşu' diye geçirsem bile hiçbir şey olmadı. Artık emindim eğer ölürsem bir daha asla geri dönmeyeceğim.
"Tam olarak ne oldu bilmiyorum ama..."
Bıçak boğazımı keserken hissettiğim o hisle akan sıcak şey...
"Bana mantıklı bir açıklama yapsan iyi edersin! Son sözlerini bizzat ben Eckart Dük'üne ileteceğim! Buna emin olabilirsin!"
Kandı. Tek kaşını kaldırıp konuşmamı bekleyen Kallisto artık benden bir cevap gelmeyeceğine kanaat getirerek ilk başta bıçağı 1 metre kadar uzaklaştırsa da ardından çok hızlı bir şekilde boğazımı kesmeyi hedeflemişti. Onu durdurmalıyım!
"D-dur! Söyleyeceğim."
Hızla boynuma doğru gelen keskin bıçak tam boynuma değmek üzereyken durmuştu.
"Konuşacaksın?"
Evet anlamında başımı aşağı yukarı sallarken Kallisto oldukça memnun bir şekilde sırıtmaya başlamıştı.
"Hemen konuşsan iyi edersin çünkü yarı yolda durdurulmaktan nefret ederim."
Dehşetle parlayan o kırmızı gözler beni korkuturken aklıma burada beni hayatta tutabilecek o acı sözler geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villains Are Destined To Die
FanfictionKüçük yaşta çok güçlü bir büyücünün kızı olan Penelope genç yaşta annesi Priscilla'yı kaybetti. 12 yaşına kadar yanlız bir şekilde sokaklarda büyüdü. Bir gün İnka İmparatorluğunun tek Dük ailesinin başı ile karşılaştı. Eckart Ailesinin Dük'ü kendi k...