51| Tapınak

1K 88 105
                                    

Keyifli okumalar🌙

-

"Seni tanıdığımı sanırdım." Kırmızı boyalı iki ince dudağın arasından çıkmıştı bu sözler, hemen hokka gibi ince uzun burun üzerinde duran, sürmeli ve maskarasının verdiği volümle de oldukça ivmeli kirpiklere sahip olan kadının ağzından.

Başındaki beyaz şapka, gözlerine sanki bir dönem filmindeymiş gibi ince bir tül düşürüyordu, bileklerine değin saten şapkasıyla uyumlu eldivenleri, ayak bileklerinin hemen üzerinde biten çift bantlı topuklu ayakkabıları, kalem eteği ve göğüs dekolteli üst kısmıyla da oldukça narin duruyordu.

"Herkes gibi." Diye yanıtladı onu, tıpkı kadın gibi güzel, tıpkı kadın gibi narin bir çehreye sahip olan, gözleri şimdi sahte bir tebessümün edasıyla kısılmış ve yüzündeki yalandan tebessümün ardına sığınmıştı adam.

"Söyler misin, Hoseok?" dedi sonunda, oturduğu koltukta biraz öne eğilip. Kim Otellerinin zemin katında, lobinin hemen solunda kalan ihtişamlı avizelerin ve boydan boya cam kaplı duvarlardan dışarının akmakta olan telaşesini izlerken, saatin sabahı yeni uyandırdığı bir vakitte, önlerinde yalnızca birer bardak sang ile; geçmişin düşmanı ve şimdinin müttefiği olan ikili, birbirlerine göz dağı vererek ve ellerinden gelse birbirlerini bir kaşık suda boğacak kadar da nefret besleyerek birbirlerine; karşı karşıya duruyor, sakin kalmaya çalışıyorlardı.

"Neden yıllardır kıçında dolaştığın dostun olan Yoongi'ye sırtını dönmen bu kadar kısa sürdü?"

Hoseok, kıstığı gözleriyle etrafta yayılacak alaycı bir kıkırtı bıraktı dudaklarından. Karşısındaki kadın, bir zamanlar hayatının en büyük hatalarından birisini yapmasına neden olmadan önce en yakınlarından biriyken, şimdi ellerinden kaçırmış olduğu insanlar ve fırsatların tam da sebebi olarak karşısında duruyor bir de haddini aşarak, sorular soruyordu ve Tanrı'nın adı üzerine Hoseok, onunla en son görüştüğündeki gibi artık sabırlı biri değil aksine, elinin altına aldığı en ufak böceği bile acımadan öldürecek kadar kana susamış birisiydi.

"Birilerine sırt dönmek söz konusuyken bana laf atacak konumda mısın Yuel?" Kadın eldivenlerinin koruduğu parmaklarının arasına, ince detaylarıyla güzel kesimlere sahip olan bardağı alırken yüzüne de sinsi, sinsiliğinin içinde fırtınalar estirdiği ve gerçekten, tam karşısındaki adamın boynunu kopartmak, o zehirli diliyle ruhunu da yakacak büyüleri birer birer ölmüş başının kulaklarına fısıldamak, günler önce Jimin'e yaptığı gibi onu lanetlemek istedi.

"Birimiz diğerinden eksik değil. Eğer konu elde etmekse istediklerimizi ve bunun sonucunda birilerinin sırtına hançeri takmaksa ki, çok iyi bilirsin bunu, sen de benden farklı değilsin." dedi sonunda kırmızı dudaklarının arasındaki bardaktan büyükçe bir yudum, irislerini de peşinden kızıllaştırırken midesine indi.

"Ne de olsa, sen de eskiden birilerinin peşinden koşardın, tıpkı benim gibi. " diye devam etti bardağını bırakırken. "Fakat görüyorsun ya, benim istediğim ve elde ettiklerim yakınımdayken, seninki bir başkasının koynunda."

Uzaktan duyulan adım sesleri lafı henüz bitmiş Yuel'in cümlelerini sanki ispatlar gibi ikisinin de başını o tarafa çevirince, bir elinde tuttuğu bardağı ve diğer elindeki telefonuyla Roy, yüzünde bir gülümsemeyle onlara doğru yürüyordu.

"Bir laneti doğurmuş olduğunu sen de benim kadar iyi biliyorsun." dedi Hosek, Yuel'in zihnine.

"O lanetli rahminin içine düştüğü andan beri bu iblisin, sonun olacağını sen de biliyordun. Sen ve o sevgili eşin, Xian ile bir olup da ölmüş bir cenini bu işin içine kattığınızdan beri; bana bir kelam edecek hakkın yok."

R Å E H | m y g × p j mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin