06 Haziran 2018
-
Yıl bin dokuz yüz doksan beş Busan'da dünyaya geldim. Karanlıktan,yalnızlıktan ve denizden ölesiye korkuyorum. Annem bir medyumdu, aynı zaman da bir hayat kadını, annem bir çok şeydi, tıpkı bir çok insanın bir çok şey olduğu gibi. Annem bana, iki bin on sekiz yılında aşık olacağımı söyledi.Annemin benim hakkımda söylediği tek şey de buydu. Ama bana aşık olduğum adamın beni öldüreceğini söylememişti. Fani hayatımı sona erdiren adam Min Yoongi'dir.
-
"Küçükken hep bir yıldız olmak isterdim." Dedim yanımda oturan, sol gözünün diğerine göre siyah lekeler barındırdığı, sırtından kuyruğuna kadar beyaz olan bedeninin, burun ve ağzı dahil boynuna kadar, sol gözüyle birlikte siyah olduğu, iki farklı renkteki ebeveynlerinin güzel bir birleşimi olan bu aç ve büyük ihtimalle susuz olan sokak köpeğine.
Seul'ün ışıklı caddelerinden uzak, Han nehrinin yakınlarındaki çimenlik alanların birine öylesine oturmuş,önümdeki defter ve kalemime bakıyordum. Yıldızlar ışık kirliliğine kurban gitmiş, ay çok da yakında değil ama yine de dolun, çimenlerin üzeri hınca hınç dolu ve insanlar yalnız değildi benim aksime.
Sessiz sakin bir şekilde oturup önümdeki nehire, üzerinde oturduğum çimenlerin serinliğine ve insanların neşelerine bakarken ve bir yandan da neden yalnız olduğumu sorgularken; bu köpek çıkagelmiş ve hiçbir şey demeden,direkt olarak yanıma yatmıştı. Zaten ondan bir şey demesini istemekte biliyorsunuz işte, saçmalıktı. Elimi kulakları arasına çıkarıp ağır ağır okşarken derin bir nefes almış ve başımı göğe kaldırıp konuşmaya başladım.
"Küçükken hep hayvanlarla da konuşabilmek isterdim." dedim elimde olmadan ve dudaklarımdan haylaz bir kıkırtı kopup giderken.
"Küçükken çok şey olmak isterdim." Kıkırtım akşam meltemine karışıp gitti ağır ağır.
"Mesela sürekli mutlu olmak isterdim. Bir evim olsun isterdim..." Elimi yavaşça köpeğin başından göğsüne doğru yönlendirdim, tüyleri sokakta kaldığından sert ve kirliydi, itiraf etmem gerekirse ağzı da pek hoş kokmuyordu ama onunla benim aramdaki tek fark benim bir insan onu da bir köpek oluşuydu, dikkatle bakıldığında ben de onun kadar kimsesiz, onun kadar aç ve susuzdum.
"Paramız bitmesin isterdim, ne zaman paramız bitse annem eve vücudunun her yeri mor bir halde gelirdi. Aslında annem bana morlukları göstermemek için çok uğraşırdı biliyor musun? Saçını başını her seferinde özenle düzeltirdi, morarmış boynunu fularla kapatırdı.Zaten bir tane lacivert ve üzerinde puantiyeleri olan bir fuları vardı. Onu severdim. Bir köpeğim olsun isterdim biliyor musun, böyle senin gibi kocaman bir köpek.İsmini çocukken Poki koymayı düşünürdüm ama şimdilerde bir köpeğim olsa sanırım adını Rakki koyarım. Japonca'da şanslı demekmiş, öyle duydum bir yerde. Küçükken hep,annemin ölmemesini dilerdim..."
Derince bir nefes aldım. Sanki bu köpek beni dinliyor, anlıyor ve teselli veriyordu. Yanımda yalnızca duruyor, büyük ihtimalle diğer kalabalık gruplardan korktuğu için yanıma gelmiş olsa bile varlığıyla yalnızlığımı bir nebze olsun kırıyor ama yine de buruk hissettiriyordu bana.
"Çünkü annem bir keresinde bana demişti ki; 'Min-ah,senin kalbin tertemiz, tanrıdan ne dilersen gerçek olur. Tanrı senin melek kalbini dinler. Güzel dileklerini asla Tanrı'dan esirgeme, umarım ayağın hiç taşa değmez, çocuğum..." Annem bana Min derdi, ismim Jimin bu arada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R Å E H | m y g × p j m
FanfictionYüzyıllardır doğan ve yeniden ölen Ruh Konağı, her doğuşunda bedenini Mühürlerle süsleyen eş, Lort Rhua Yoon Gi'nin en değerlisi; Raeh yeniden doğdu. Funsåesser ve Ruensåesser'in hikayesi. min yoon gi × park ji min.