24| iki dudağın arasındaki cennet.

2.7K 304 81
                                    


İyi okumalar 🌙

-Yoongi-

-

Gün doğmaya hazırlanıyordu ağır ağır. Jimin'in nefes seslerini dinliyordum,sakin nefesler alıyor ve arada bir vücudu kıpırdanıyordu. Rüya görüyordu küçüğüm ama ne gördüğünden emin değildim,yalnızca ara sıra kıpırdanıyor ve kalbi hızlanıyordu.

Kris karşımda oturmuş ellerini dizlerine dayamış gözlerini masaya dikmişti. Adalet istediğini söylemişti... Neyin adaletiydi bu istediği?

Svalieler ve Rhualar yüz yıllardır anlaşamayan iki tür olarak dünya üzerinde yaşamını sürdürüyordu,belirli ve keskin, geçildiği takdirde sonu ölüm olan kurallarımız vardı. Özellikle Kris'in geçen günlerde yaptığı gibi evime gelip beni tehdit etmesi gibi olaylar affedilmezdi. Ama burada Kris'in yalnızca bir piyon olduğunu bildiğimden, Şah'a ulaşmak için piyon harcamaya gerek görmüyordum.

"Başlarda her şey normaldi,verilen sözler tutuluyordu. Ben ve adamlarım beslenebiliyor, istediğimiz gibi Seul'ün sokaklarında gezebiliyor ve avlanabiliyorduk. Daha sonra bir anlaşma yapıldı her şey elimizden alındı. Her şey... Xhoex*'lerimiz dahil. Avlanma hakkımız, özgürlüğümüz... Hepsi onun yüzünden."

*Svalie lisanında Sangrienne.

Kris'in yüzünü inceliyordum. Sert mimikleri vardı, sol gözünün altında bir kesik, dudakları solmaya başlamıştı. Hayatı eksiliyordu besinsizlikten.

"Xian mi?" Dedim gözlerine bakarken.

Başını olumlu anlamda sallayıp beni onayladı ama sözlü bir şekilde aksini iddia etti... Dinleniyor olabileceğimizin farkındaydı.

Xian, Svalielerin başına yeni geçmişti, bir kaç yıl önce eski liderleri Guwan öldürüldüğünde Svalie kurulu toplanmış ve başa Xian'ı geçirmişti ama görünen o ki iyi bir lider değildi.

"Bu benim problemim değil." Dedim gözlerine bakarken.

Değildi,kimse umurumda değildi. Jimin'den ve dostlarımdan başka kimse umurumda değildi.

"Jimin'i alıp gidiyoruz. Bu sana son uyarım Kris bir daha herhangi bir Svalie'yi bölgemde görürsem sonun olurum."

Kris öne eğilerek başını elleri arasına aldı. Ardından derince bir nefes çekti ciğerlerine sanki ihtiyacı varmış gibi. Daha sonra kalkıp arkaya doğru yürüdü bir ofis gibiydi odası. Küçük bir masası ve sandalyesi vardı. Masanın kahverengi gövdesinden bir çekmece çekti ve bir kağıtla kalem aldı. Koltuğuna geri oturduğunda gözlerimin içine baktı bir süre,büyük ihtimalle aklını okumasın diyeydi başkaları. Taehyung boynundaki Ohvnë'yi çıkarıp masanın üzerine koydu. Kris ne olduğunu anladığında sorgulamadan aldı ve tişörtünün içine gelecek şekilde taktı ardından yazmaya başladı. Tedbirine bakacak olursam oldukça ciddi olmalıydı.

"Jimin'in yanına gidiyorum." Demişti Taehyung zihnime,bana bakarken onu onayladım. Jungkook sinirle soludu ama yanımda kaldı.

Taehyung'un zihni Hoseok için açılmıştı ve eğer bu duyacaklarını öğrenirse bizim için sorun yaratabilirdi. Jungkook'un Ohvnë'si Taehyung'un zihnine yalnızca ince bir duvar örüyordu ve Hoseok için o duvar su kadar şeffaftı.

R Å E H | m y g × p j mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin