İyi okumalar 🌙
-
Güneşin ağır ağır giden bedeni gerisinde turuncu ve kırmızı ışıklarını bırakıyor, serinleşen hava omuzlara konan ceketlerin varlığını ve sokağa dökülen insanların çokluğunu beraberinde getirirken Seul, gökyüzünün ışığının yoksunluğunu yapay ışıklarla kapatıyor, sıra sıra dizilmiş sokak lambaları yanıp güzel bir atmosfer sağlıyordu.
Yağ gibi kayan sokakların üzerindeki arabalar sıkışık trafiğin içinde bir inip bir kalkıyor, kırmızı ışıklar uzun süreli beklemelerin ardından yeşile dönerken, gerekmese de derin ve sıkıntılı bir nefesi ciğerlerine çeken Jungkook başını olumsuz anlamda sağa sola sallayıp sırtını koltuğuna iyice yaslamış ve gerginlikten sekmeye başlayan bacağını durdurma gereği bile duymamıştı.
"Bu hiç doğru gelmiyor..."
Endişeli ses tonu iki dolgun, kiraz kırmızısı dudağın arasından çıkıp içinde bulundukları beyaz arabada yankılandığında Taehyung, direksiyonunda olduğu arabanın kırmızı ışıkta durmuş olmasından faydalanarak bir elini Jungkook'un baldırına koyup yavaşça sıkmış diline düşürmediği endişesinin zihnini ele geçirmiş olmasından dolayı, sıcak bir ifade taşıyan yüzünü sevgilisine çevirmişti.
Siyah saçları hafifçe alnına dökülüyor, büyük kırmızı parıltılara ev sahipliği yapan kahverengi gözleri sabitlenmiş bir halde dışarıya bakıyor, aklındaki düşüncelerinin ağırlığından omuzlarını önüne düşürmüş, bir bacağı hızla sekiyor ve gerginliğinden ileri geri sallanıyordu.
"Sevgilim." diye mırıldandı Taehyung, emniyet kemerinin izin verdiğince yönünü Jungkook'a çevirirken.
"O benim dostum, Taehyung." dedi Jungkook yıkılmış bir halde.
Bundan yıllar yıllar önce, aralarındaki ilk kavga baş gösterip resmen ikisini parçalama sınırına getirdiğinde Jungkook kaçıp gitmiş, Zhou Mi onu bulmuş, evini açmış ve her şeyin geçeceğine dair telkinler ve ilişkilerin nasıl olduğuna dair nasihatlar vermiş, Jungkook bin pişman ve ondan da farklı bir durumda olmayan Taehyung'un yanına dönmüştü.
Taehyung yan koltuğunda oturan çocuğa baktı bir süre, arkasındaki arabalar ışığın değiştiğine dair onu uyardığında önüne dönüp direksiyonu gitmesi gereken yönün aksine, sakin bir şekilde oturup konuşabilecekleri bir araya sokağa çekti. Sokak boyu yalnızca binaların ve ağaçların olduğu, gelip giden kimsenin dahi bulunmadığı bir yerdi, uzanıp emniyet kemerini çözdü, her ihtimale karşılık kapıları kilitledi ve radyoda herhangi bir kanal açıp arka planda müziğin çalmasını sağladı.
"Ne düşünüyorsun?" Sırtını kapıya yaslayıp, rahat bir şekilde yönünü Jungkook'a dönmüş, gözünü dahi kırpmadan canını gerçek anlamda vereceği sevgilisine bakmaya başlamıştı.
Jungkook yaş, deneyim ve bilgi olarak ondan küçüktü. Körpe, henüz bir çok şeyin üzerinden kendi başına gelemeyen ve Taehyung'un kontrolü altında olduğu, ruh hallerinin değişkenliği zaman zaman her ikisini de tehlikeye soktuğundan, yanında Taehyung olmadan dışarı bile çıkamayan; itiraf etmek istemese de korkan ve utanan birisiydi.
"Bilmiyorum." Ağır ağır kendi emniyet kemerini çıkarıp, tıpkı sevgilisi gibi sırtını kapıya dayayıp bacaklarını uzattı, ellerini kucağına koyup her gergin oluşunda yaptığı gibi elleriyle oynamaya başladı.
"Yoongi'nin verdiği kararın yanlış mı olduğunu düşünüyorsun?"
Jungkook gözlerini güzelliğini gördüğü ilk anda tutulmuş olduğu adama çevirirken başını bilmez bir halde salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R Å E H | m y g × p j m
FanfictionYüzyıllardır doğan ve yeniden ölen Ruh Konağı, her doğuşunda bedenini Mühürlerle süsleyen eş, Lort Rhua Yoon Gi'nin en değerlisi; Raeh yeniden doğdu. Funsåesser ve Ruensåesser'in hikayesi. min yoon gi × park ji min.