48| Part II|Funsaesser ve Ruensaesser.

950 134 229
                                    

İyi okumalar bebeklerim🌙

Uzun bir aradan sonra, sizi çok özlemiş olarak geri geldim.

Bölüme geçmeden önce lütfen, mutlaka sondaki açıklamamı okuyunuz.

Bir de bölüm birazcık ağır bir bölüm olabilir, o yüzden iyi anlayabilmeniz açısından yavaş yavaş okumanızı tavsiye eder, gözlerinizden öper, sizi de bölüme uğurlarım.

öptüm!

*Funsaesser : Güzel, iyi ruh.

*Ruensaesser: Günahkar.

-


"Arzun nedir?"

Arzun nedir...

Arzun... Nedir?

Sonsuza uzanan bir evrende, yalnızca bu sesin yumuşak tınısına kapılmış gibi üstelik, yankılanan; duymaktan başka bir şey yapamadığım gibi zihnimi de avucu içine alan ve beni sağır da eden aynı zamanda, iki kelimeden oluşmasına rağmen yüreğimi sıktıkça sıkan ve içimi kasıp kavuran bir soruydu bu.

Arzun nedir?

Gözlerimin hemen önünde ham bedeniyle, kan kırmızısının kahverengileri barındıran ışıl ışıl olan irislerinden kendi yansımama bakınıp durduğum, iki kiraz kırmızısı dudağının ve sanki güneş öpmüşçesine pembe olan elmacık kemikleriyle , dalgalı saçlarının arasında vals yapmasını istediğim parmak uçlarımla Yoongi; o olmasını gönlümün en derininden istediğim adam, tam da karşımda duruyordu.

Bir adım ötemdeydi ama sanki onunla aramda köprüler, kıtalar ve insanlar vardı. Sanki onu, karşımdaki bedenini şimdi çekip kucağıma alsam, kalbimizin birliğini hissedemeyecekmişim gibi korkuyordum da karşımdaki bedene dokunmaktan.

Saçlarına uzanmamak için kendimi tutuyordum aslına bakarsanız, parmak uçlarımla bildiğim teninin yumuşaklığını yeniden hissetmemek için yanıp tutuşuyordum, burnumu boynuna gömüp de soluyabildiğim kadar onu solumak, dudaklarına narininden bir buse bırakmak ve doyasıya gülümsemek onunla; yaşamak, yaşamak istiyordum.

Ama o, o bütün hissettirmiyordu.

Bir darbe bile almamışçasına pürüzsüz, bir kere gülmemiş gibi kırışıksız yüzünde, ona ait olduğunu bildiğim ama ona aitmiş gibi de hissettirmeyen çehresinde gezinen gözlerim bir yabancıyı izliyor gibi hissediyordum.İnce boynunun altındaki köprücük kemikleri süt gibi bembeyaz, ince beli ve sıska bedeniyle de dimdikti. Göğsünün ortası dopdolu, gözleri pasparlak, bedenin de leke bile barındırmıyordu. Bu baktığım tıpatıp benim Yoongi'me benzeyen birisiydi ama neden tamamdı?

Eksiklikleri neredeydi? Bir yumruk kadar büyük ve oldukça da derin olan, tam da kalbine denk gelmesi gereken boşluk Yoongi'nin göğsünde değildi de neredeydi?

Mühürleri neredeydi?

Boynunda, ensesine doğru olan ufacık çiçek motifi neredeydi? Bedeninin her bir milimine kazınmış olan ben, onda neden eksiktim de karşımdaki bu varlık, arzum olan Yoongi'ye dönüşmesine rağmen beni tatmin edemiyordu?

Arzuladığım adam tamamıyla beni içerirken, karşımda sanki topraktan biten bir çiçekmiş gibi yeşeriveren bu varlık vücudunda bana dair bir izi bile neden taşımıyordu? Üstelik bana, onun baktığı gibi de bakmıyordu.

Neyi düşündüğünü kestiremediğim yüzünde bir mimik dahi oynamayan Yoongi'den başımı, öncesinde gözlerimi farklı bir yöne çevirdim. Arkadaki ağaçlar esen hafif meltemin eşliğinde dallarını huşu içerisinde sallıyor, sanki dans ediyorlarmış gibi karşılarındaki ağaçlara yapraklarını değdiriyorlardı.

R Å E H | m y g × p j mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin