İyi okumalar🌙
-Sauvage'a gelmeden önce bir sürü iş yerini gezmiş hiçbirinden de sonuç alamamıştım. Ayaklarımı sürüye sürüye bara girdiğimde Taehyung korku dolu gözlerle bana bakıyordu.
Gözleri ben ve boynum arasında gidip geliyordu,tedirgin değilmiş gibi davransa da tedirgin oluşunu anlayabiliyordum. Bana bir şey olduğundan korkuyordu büyük ihtimalle ve korktuğu başına gelmişti.
"N'aber nohut kafa?" dedi bana bakarken. Onun bu sözüne istemsiz gülümsemiştim.
"Berbat." diye cevapladım.
Boynumdaki yaranın ne olduğunu bilmiyordum,dünden beri şişmişti. Damarların üzerindeki yerler belirginleşmiş ve morarmıştı. Üzerine panda desenli bir yara bandı yapıştırmıştım ve o bile canımın acımasına neden oluyordu. Ne olmuştu, böcek mi ısırmıştı bir şey mi kesmişti hatırlamıyordum ama bu denli acıtıyor olması yorgunluğuma yorgunluk katıyordu.
"Neden berbat peki?" dedi gözleri hala boynumda gezinirken. "Boynuna ne oldu dayak mı yedin büyük babandan?"
Kıkırdadım. "Aslında büyük babamdan dayak yemiş kadar yorgunum biliyor musun? Boynuma ne oldu bilmiyorum,böcek ısırdı herhalde şişti ve kaşınıyor biraz. Sen nasılsın?"
Ve Taehyung sadece bana gülümseyip iyi olduğunu ve benim de iyi olduğumu gördüğü için sevindiğini söyledi. Garipti.
O kadar garipti ki,sevimli değildi.Samimi ya da sıcakkanlı değildi. Sadece,Taehyung gibi değildi.
Yarım saat sonra kapıdan içeri giren Jungkook'la buluştu gözlerimiz. Gözleri boynuma kayarken bir kaşı havaya kalktı. Taehyung depodan mal almak için ortalıktan kaybolalı on beş dakika oluyordu.
"İlk tadına bakma şerefine sahip olan da kim?" dedi Jungkook yanıma kadar gelip boynuma dokunduktan sonra.
"Ne tadına bakması ne saçmalıyorsun?" dedim ben de yüzüne bakarken.
"Hala anlayamadın mı?" dedi keyifle.
"Gerçekten geçen gün Taehyung beni aptal olmadığına dair ikna etmek için on dakika konuşmuşken hala anlamamış olman hayret verici."
Derince bir nefes aldım.
"Harika,on sekiz yaşında bir ergenin ağzından da bunları duyduğuma göre artık istifa edebilirim." dedim sakince.
Jungkook yine güldü.
"Kimse sana bir şey anlatmıyor mu?" dedi. Taehyung dışında kimseyle konuşmuyordum.
Bir de Yoongi vardı. Gönül çelenim,Min Yoongi.
Taehyung ortalıkta yoktu ve Jungkook da ekstra uyuzdu.
"Salaklara bir şey anlatmıyorlar." dedim ben de hayıflanarak.
"Ben sana anlatayım. Hem sen salak değilsin,safsın. Buradaki herkes birer va-"
"Jeon."
Yoongi'nin sesi loş ışıklarla aydınlanan sessiz salonda yankılandığında kendime engel olamamış ve korkmuştum. Omuzlarım titreyip yerimden sıçradığımda Jungkook şeytan görmüş gibi korkuyla küçülmüştü.
"Yukarı gel."
Ve Jungkook saniyesinde yerinden kalkıp hızla yukarıya doğru hareketlenmişti. Yoongi'nin gözlerine bakıyordum. Bir gün bile geçmemişti ama onu özlemiş gibiydim.
Oysa her şey tamamıyla yanlıştı. Ona böyle hisler beslemem ve onu düşünmem yanlıştı. Onun patronum olması ve sadece patronum olarak kalması gerekiyordu. Fakat gerçekte,içimi eriten bakışlarının esiri olmuş bir şekilde korkusuzca onun gözleri içine bakarken,sızlayan boynumu boş vermiştim. Rüyamda gördüklerimin gerçek olmasını daha fazla isteyemezdim ve hepsi,onun suçuydu.
Aklımı karıştırmıştı. Beni cazibesine hapsetmişti. Hepsi onun lanet olası güzelliği ve benim zayıflığım yüzündendi.
Yoongi gülümsedi bana. Tanrım üzerine atlamak istiyordum ve bana inanın onu böylesine arzulamam hiç normal değildi. Büyük ihtimalle Sauvage'ın ambiyansı yüzündendi çünkü burası büyük bir striptiz kulübü giydi,sevişmek istiyordunuz.
"Hepsi senin içinde." dedi Yoongi. Aramızdaki mesafeye rağmen fısıltısını duymuştum.
"Suçu bana atma Jimin,bu günah ikimizin."
Ve gitti.
Beni allak bullak bırakarak gitti. Delirecektim,hiçbir sonum yoktu. İstifa edemezdim ya da işten çıkamazdım. Başka bir iş bulamıyordum ve büyük babama da bakmam gerekiyordu. Tek ekmek kapım burasıydı ve Yoongi beni çılgına çeviriyordu.
"Ona fazla kapılıyorsun." Taehyung sonunda kucağında bir sürü koliyle geri geldiğinde yüzümü buruşturdum.
"Hiç de bile." dedim gülümseyerek. Her yalan söylediğimde gülümsediğim gibi,şimdi de gülümsemiştim.
"Çoktan tutuldun bile değil mi?" dedi kolileri yere bıraktıktan sonra.
"Aferin Nohut, tam da sana yapma dediğim şey!" Bir eliyle saçlarımı karıştırdıktan sonra üst raflardan bir şişe viski aldı.
Viskiyi bardağa döktü ve bardağı bana uzattı.
"Şerefine!" dedi ardından kafasına dikti.
"Ne oluyor?!" dedim en sonunda dayanamayarak.
"Birisi bana anlatacak mı? Neler dönüyor bu barda?"
Taehyung gülümsedi.
"O kadar ufak ve korunmasızsın ki Jimin, seni bu hayatında da koruyamadım." dedi.
Cidden her yeri dağıtmak istiyordum artık.
"Taehyung bunu bana hemen anlatıyorsun!" dedim,gülümsedi.
"Bu gece sizin evde kalacağım,o zaman anlatırım."
Ve ben iple gecenin bitip gündüzün gelmesini bekledim.
Aklımda Yoongi'nin cümlesi binlerce kez yankılanırken sonuna öğrenecek olduğum için mutlu ve heyecanlıydım.
-
Okuduğunuz için teşekkür ederim 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
R Å E H | m y g × p j m
FanfictionYüzyıllardır doğan ve yeniden ölen Ruh Konağı, her doğuşunda bedenini Mühürlerle süsleyen eş, Lort Rhua Yoon Gi'nin en değerlisi; Raeh yeniden doğdu. Funsåesser ve Ruensåesser'in hikayesi. min yoon gi × park ji min.