1 Ay sonra...
Kütüphanenin sesli çalışma alanında bulunan daire biçimli masada oturuyorduk. Ben, Bora, Selin, Yavuz ve Kerim.
Masanın üzerinde pek çok kitap ve kalem rastgele dağılmıştı. Bu görüntüye bakıp gülmeden edemedim. Bu insanlarla birlikte ders çalışacağım kimin aklına gelebilirdi ki? Başka bir deyişle bu insanların ders çalışmak isteyeceğini kim düşünebilirdi?
Son bir aydır Bora beni yanından ayırmıyor, türlü bahanelerle Melike Hoca'nın görüş alanına girmek için elinden geleni yapıyordu. Bununla da kalmıyor arkadaş grubuyla takılırken benim de orada olmama özen gösteriyordu. Çoğu zaman Kerim ile beni yalnız bırakma çabalarını da göz ardı edemezdim.
Bana gelirsek, artık eskisi kadar çekingen değildim. Bunun nedeni Selin'di. Selin ile oldukça yüksek sesle yapmış olduğumuz kavgadan sonra geri basmıyordum. Bora'yı kulübede beklediğimiz bir gündü. Selin her zamanki gibi laf atmıştı.
"Bora'nın boynuzlarını ne zaman takacağını merak ediyorum. Furkan ile aynı sınıfta olduğun sürece sana güvenmesi aptallık!" demişti tiz sesini kulak tırmalayıcı olması için daha da incelterek.
Furkan ile birbirimizi görmezden geliyorduk. Mümkün mertebe bir araya gelmemek için köşe kapmaca oynuyor da olabilirdik. Ona olan kızgınlığım bir nebze geçmişti. Hatta biraz anlayabiliyordum. Ancak onunla konuşmaya hazır hissetmiyordum kendimi. Kerimi sevip Bora ile birlikte olmamın açıklamasını yapamazken karşısında daha fazla küçülmek istemiyordum. Onunla arama ördüğüm duvarların ardında kalması ikimiz için de daha iyiydi.
Başımı kaldırıp Selin'e bakarken kaşlarım çatılmıştı. Parmaklarımı avuç içime ritmik biçimde dokundurarak sakin kalmaya çabalıyordum.
"Senden daha çok güvendiğine eminim." Bora ile takılmaya başladığımdan beri edindiğim alışkanlıklardan biri de alaycı bir ifade takınmak olmuştu. Aslında bunun için üç gün boyunca alıştırma yapmıştık.
"Hazır cevapsın ama yüzün çabuk düşüyor. Kaşların çatılınca da sevimsiz oluyorsun. Mizah katmamız gerek sana," deyip sonraki üç gün boyunca beni kızdırdığında alayla gülmemi istemişti. Başlarda bu sinir gülmesinden başka bir şey değildi. Ancak görüyordum ki Selin'in karşısında Bora'nın dediği gibi durabilmiştim.
Selin, Yavuz ve Kerim'in yüzüne bakıp kahkaha atmıştı. Bir elini saçına dolamış ve kedinden emin biçimde bacak bacak üstüne atmıştı.
"Şunun şurasında seni tanıyalı kaç gün oldu? Bizim arkadaşlığımız dört yıla dayanıyor. Hem senin gibi kaç kişi geçti, bilmek ister misin?" dedi sözlerinin sonuna doğru bağırırken.
"Ne acı! Dört yılda güvenini kazanamamışsın, senin ayıbın olsun." dediğimde oturduğu yerden hışımla kalkıp üzerime yürümüştü.
"Ne demek istiyorsun açık konuş!" diye bana uzanırken araya giren Yavuz onu yakalamıştı. Dayanamayıp ayağa kalkmış ona doğru yürümüştüm. "Sana anlatamam, sır." dedim son kelimemi özellikle vurgulayarak. Kolumu karşı hamle yapmak için kaldırdığım esnada Kerim yakalamıştı havada. Zarifçe tutup indirmiş ve "Gel, biz dışarı çıkalım." demişti. Selin, Yavuz'un kucağında debelenirken ne yaptığımı yeni idrak edebilmiştim. Ben saldırgan biri değildim hiçbir zaman. Bu da yetmezmiş gibi Kerim'in varlığını unutup hemcinsime saldıracak kadar kendimi kaptırmıştım. Üst üste derin nefesler aldım.
Selin beni sevmiyordu ancak bu umurumda değildi. Beni hafife alamazdı. Artık. Bora'nın Kerim'le olacaksam güçlenmem gerektiğini söylemesinden sonra almıştım bu kararı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA - Bizden Olmaz
Teen Fiction♡WATTYS 2021 GENÇ YETİŞKİN KATEGORİSİ KAZANANI♡ Okulundaki Kerim'e platonik aşık olan Asu, bir sabah okula geç kalır. Bahçede zilin çalmasını beklerken duymaması gereken bir konuşmayı dinler ve aşık olduğu Kerim'in yakın arkadaşı Bora için tehdit ol...