Bora ile evime yakın bir mekanda karşılıklı oturuyorduk. Siparişlerimizi söyledikten sonra birbirimize bakıyor, hiç konuşmuyorduk. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyordum. Bir daha beni görmek istemediği halde neden gelmişti evimin önüne? Konuşmak istediği konu neydi?
Yüzüne bakıyor olmam işime geliyordu. Uzun zamandır görmüyordum, gördüğümdeyse kısıtlı zamanların yarısında bakışlarımı kaçırmıştım. Görünüm anlamında hiç değişmemişti. Değişmesi gerekmiyordu elbette ama bana çok uzun gelen bu aradan sonra sanki Bora farklı görünmeliydi, değişmiş olmalıydı.
Mesela hayatında değişiklikler olmuş olmalıydı, bunlar nelerdi? Kerim ile ne yapmışlardı? Yokluğumu hissediyor muydu? Hiç hayatına girmemişim gibi nasıl devam edebiliyordu? Beni özlüyor muydu?
Zihnimden geçen son soruyla dur dedim kendime. Dur Asu, umduğunu bulamadığın bir hayal kırıklığı daha ekleme iç dünyana.
"Nasılsın?" dedi gerçekten merak ettiğini belli eder gibi.
"İyiyim, sen nasılsın?"
Başka zaman olsa "İyiyim sen?" diyebilirdim ama aramıza giren zaman onunla konuşurken yabancı birine gösterdiğim özeni göstermem gerektiğini düşündürmüştü.
Hep böyle olmaz mı zaten? En yakınlarımıza göstermemiz gereken nezaketi samimiyet adı altında göstermemeyi tercih ederiz. Oysa sevdiklerimiz ve değer verdiklerimiz çok daha fazlasını hak ederken nezaket sözcüklerini ve kibarlığı bir kenara atarız. Şimdi Bora ile aramdaki de buydu. Yakınlığımızı yıkan bendim ve bunun bilinciyle daha dikkatli konuşmam gerektiğini düşünüyordum.
"Ben de iyiyim. Neden geldiğimi merak ettiğinin farkındayım. Karşına çıkmak gibi bir niyetim yoktu aslında."
Önüne iliştirilen lahmacun tabağıyla sözü yarıda kalmıştı. Sabırsızlığımı belli etmemek için derin, çok derin bir nefes aldım. Benim önüme de bir çay bırakılmıştı. Canan ile bir saat önce yemek yediğimizden ben içecek tercih etmiştim.
Önündeki lahmacuna inanılmaz bir istekle baktığında gülmeden edemedim. Bora ve Yavuz tamamen etoburdu. Kerim de öyleydi ama bu ikiliye kıyasla yemek yemeye pek düşkün değildi. Bana bakıp "İster misin?" dediğinde başımı iki yana salladım.
Ağzını yemekle doldurmadan önce "Yemekten sonra devam edeceğim. İstersen bir şeyler anlatabilirsin yahut susmaya devam da edebilirsin." deyip yemeğine dönmüştü.
Biraz düşündüm, ne anlatabilirdim? Sonra aklıma merak ettiğim konu geldi.
"Pelin'i reddetmişsin?" dedim teyit etmeye çalışan bir tonla. Gözünü kapatıp başını evet anlamında salladı.
"Neden?" Cevabını tahmin ediyordum fakat duymak istiyordum nedenini.
Ağzındaki lokmayı bitirip ayranından koca bir yudum aldı. Peçete ile dudaklarının üzerini silip yüzüme baktı.
"Senin arkadaş grubundan olması bir neden, vaktim yok başka bir neden, aklımda başkası var en önemli neden. Daha sayayım mı?" Sorusunu sorarken kaşları havaya kalkmıştı.
İkna olmuştum. Pelin'in benim arkadaş grubumdan olmasını önemsemesine ise şaşırmıştım.
"Gerek yok, fakat beni göz önünde bulundurman ilginç." dediğimde gözlerini devirdi.
Ah, bu mimiklerini bile özlemiştim. Şu an sinirlenmiş olmalıydı ama Bora'ydı işte.
"Çok nankörsün Asu, sana verdiğim değeri hep küçümsedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA - Bizden Olmaz
Teen Fiction♡WATTYS 2021 GENÇ YETİŞKİN KATEGORİSİ KAZANANI♡ Okulundaki Kerim'e platonik aşık olan Asu, bir sabah okula geç kalır. Bahçede zilin çalmasını beklerken duymaması gereken bir konuşmayı dinler ve aşık olduğu Kerim'in yakın arkadaşı Bora için tehdit ol...