-46-

13.2K 699 87
                                    


Selin, yapabilseydi gözlerinden ateş çıkararak yakabilirdi beni. Gözlerini üzerime dikmiş, kollarını göğsünde birleştirmişti. Her an üzerime atlayacakmış gibi hissettiğimden mi bilmem vücudumu dikleştirdim. 

"Sonuç olarak Asu ile görüşüyorsun." 

Aramızda ve ayakta duran Yavuz'a baktım. Nasıl kıvıracağımı merak ediyor olmalıydı. Gözlerinin ardında her an açığa çıkmaya hazır eğlenir bir ifade yattığına yemin edebilirdim. 

"Evet, ne olmuş?" dedim omuzlarımı silkerek.

Selin şaşırmaktan ziyade sinirle bakıyordu. Parmaklarını şakaklarına götürüp birkaç saniye ovaladı. 

"Onun bizi nasıl mahvettiğini görmüyor musun? Kerim'i sevmiyor mu bu kız, geri zekalı?"

"Bizi o değil ben mahvettim. Size söz verdiğim gibi hala aranızdayım. Gitmedim. Ayrıca Kerim'i sevdiğini sanmıyorum." dedim kendimden emin görünmek için çabalayarak.

"Sanmıyor musun?" Yavuz'a bakıp alaycı bir gülüş yerleştirdi yüzüne. "Vay canına, sanmıyorsun demek. Paçalar sıvanmamış, dere de görülmemiş." 

Yine aynı şey oluyordu. Asu'dan duyamadığım lanet olası iki kelime arkadaşlarımın tepkisini almama neden oluyordu. Sinirle ayağa kalktım. O sırada Yavuz, "Diyelim ki sevgili oldunuz, Kerim ne olacak?"

Göz devirdim ve sinirle Yavuz'a baktım.

"Bana ne Kerim'den? Mutluluğuma saygı duymayacaksanız sizinle bir arada olmamın bir önemi yok. Ayrıca Kerim'in umrunda olduğunu hiş sanmıyorum."

Dışarı çıktığımda sigara paketini çıkardım cebimden. Bir dal sigarayı alıp dudaklarıma yerleştirirken telefonumu çıkardım, saate baktım.

Okuluna gitmeye karar verdim. Zil çaldığında yavaş adımlarla umursamaz biçimde yürüyordu. Benden habersiz nasıl davrandığını bir ara izlemeye karar verdim. Beni fark ettiğinde tahmin ettiğim tepkileri peşi sıra sıralamıştı. Bir elimi havaya kaldırıp gülümsedim. Onu götüreceğim yere giderken yine atışıyorduk. 

Elimin belinde olmasından başta rahatsızlık duymuş, masum tehdidimle susuvermişti. Karşı çıkmasını tercih ederdim zira ucunda dudaklarını öpmek vardı. Yine de ona bu denli temas etmek, yamacıma yaklaştırmak da güzeldi. 

Biraz daha yürüyünce meraklı sesiyle "Nereye gidiyoruz?" demişti. 

"Parka."

"Bu soğukta mı?" Gözlerini kırpıştırmıştı. 

Hava sahiden soğuktu. Onu peşime takıp parka götürmekle hata mı ediyordum bilmiyorum. Fakat onunla birlikte daha iyi hissedeceğimi biliyordum. Anlatsam panikleyebilir, bir dizi soru sorabilirdi. İyisi mi gidince söylemekti. 

Salıncak ve kaydırakların olduğu oyun alanını görecek kadar yakındık.  Yan yana etrafı izledik bir süre. Meraklı bakışlarını sezebiliyordum. Sormak istediği sorular olduğunun da farkındaydım. Daha fazla merakta bırakmadan başımı ona çevirdim. 

"Yeşil tişörtlü kız çocuğunu görüyor musun?"

Önce bana sonra bahsettiğim çocuğa bakmak için yeniden başını oyun alanına çevirdi. Onaylar gibi başını sallayıp "Evet." dedi.

Bir süre izlemesi için bekledim. Sonra "İşte o, Hira." 

Kocaman açılmış gözleri yüzümü bulduğunda gülümsedim. Beklediğim için şaşırmamıştım. 

"Kardeşin olan mı?" demişti sesindeki şaşkınlıkla. 

Başımı salladım. "Öyle demek istiyorsan, evet o." 

MANOLYA - Bizden OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin