Üzerimde daha önce bir kez giydiğim ve giymek için fırsat kolladığım çiçek desenli beyaz bir elbise vardı. Küçük yeşil çantamın askısını omzumdan çapraz duracak şekilde geçirmiştim. Kot ceketimi yanıma almış ama giymemiştim. Aslında hava güzel değildi ama öyle heyecanlıydım ki ateşim çıkıyordu. Beyaz spor ayakkabılarımla kulübe yolunu aşındırırken kalbim belirsizliğin getirdiği heyecanla atıyordu.
Dünkü yarım yamalak konuşmamızdan sonra bugün ne değişmişti merak ediyordum. Acaba beni dinlemek mi istiyordu? Bilmek istiyordu belki. Anlamak istiyordu beni. Olamaz mıydı?
Kulübenin kapısına geldiğimde birkaç saniye durdum. Gelip gelmediğini bilmiyordum. Kapı kolunu her ihtimale karşı açmaya çalıştığımda aralandığında şaşırmıştım. İçeride olmalıydı.
Dudağımı dişlemeyi bırakıp ifademi korumaya çalıştım kapıdan içeri girerken. Yavaşça adımımı atıp etrafı izlediğimde umduğumu bulamamıştım. Hatta aksine hiç beklemediğim bir manzarayla karşı karşıyaydım. Bora karşımda elindeki kolye zincirine benzer bir şeyle uğraşıyordu. Şaşkınlığımın verdiği duraklamamdan sonra başını kaldırmış bana bakıyordu. Tek kaşı havaya kalkmıştı. Bense önce şaşkınlık sonra öfkeyle doldum.
"Burada ne işin var Bora?" dedim kollarımı göğsümde birleştirirken. Birkaç adımda yanına yaklaşmış tepesinde bekliyordum.
Başını benim hareketlerime göre oynatmış şimdi boynunu geriye atarak bana bakıyordu. Bu hissin nasıl bir şey olduğunu iyi bilirdim. Doğrusu üstten bakmak da hoşuma gitmişti.
"Kerim çağırdı, asıl senin ne işin var?" Gözleri kısılmış ve önüne dönmüştü. Sonra aniden ayağa kalkıp omuzlarımdan tuttu.
"Seni de mi Kerim çağırdı?" dedi sanki böyle bir şey olmamasını ister gibi.
Başımı yukarı aşağı salladım.
"Neden böyle bir şey yaptı?" dedi bu kez merakla. Bu soruyu daha çok kendine sorar gibiydi. "Bilmediğim ne varsa, söyle açık vermeyelim." dediğinde kaşlarımı çattım. Bu yalanı devam ettirmek istemiyordum ki ben.
"Ayrıldığımızı ve birbirimizi sevmediğimizi anlatacağım bugün. Hem..." dudağımı kısırdım. Bunu söylemek zor geliyordu.
"Hem ne?"
"Hem biz öpüştük." deyip odanın en uç köşesine ilerlerken Bora kolumdan sertçe yakalamıştı bile.
"Ne yaptın, ne yaptın?"
Hiç de kibar olmayacak bir tavırla kendine döndürmüş beni öldürmek ister bakıyordu.
"Ne yaptın değil, ne yaptınız? Zira tek başıma gerçekleştiremeyeceğim bir eylem. Kerim'de bu isin içinde." dedim inatla.
Hep o mu çokbilmişlik yapacaktı? Üstelik bu şekilde bir tepki vermesine de gerek yoktu. Elindeki kolyeyi kanepeye doğru fırlatıp yeniden bana döndü.
"Asu bunu nasıl yaparsın?"
Gözlerimi kaçırıp başımı başka yöne çevirdiğimde kapının açılmasıyla ikimizde o yöne dönmüştük.
Kerim'in saçları ve kıyafetlerinin ıslaklığına bakılırsa dışarıda yağmur yağdını anlamak zor değildi. Endişeyle ona doğru yürüyüp "Kerim..." dediğimde önce bana sonra ardımda kalan Bora'ya baktı.
"Gelmişsiniz." der demez yanımdan geçen sert bir rüzgar, Kerim'in üzerine doğru ilerliyordu. Bora, Kerim'in üzerine atlamış ve ilk yumruğu geçiren o olmuştu. Kendimi tutamadan dudaklarımdan kaçan çığlığın ardından yanlarına ilerledim. Kerim'de aynı şekilde karşılık verdiğinde iş artık kavga boyutuna gelmişti. İsimlerini haykırıp durmaları için bağırırken ağlamaya başlamıştım. Bora'nın bunu yapacağını nereden bilebilirdim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA - Bizden Olmaz
Teen Fiction♡WATTYS 2021 GENÇ YETİŞKİN KATEGORİSİ KAZANANI♡ Okulundaki Kerim'e platonik aşık olan Asu, bir sabah okula geç kalır. Bahçede zilin çalmasını beklerken duymaması gereken bir konuşmayı dinler ve aşık olduğu Kerim'in yakın arkadaşı Bora için tehdit ol...