-19-

16.5K 898 188
                                    


Bora'dan..

Sinir bozucu sessizliğin bölünmesini iple çekiyordum dudaklarımın arasına hapsettiğim alt dudağı emerken. Sahi, öpüşmenin nasıl bir şey olduğunu unutmuş olabilir miydim? Libidomun yerinde yeller esiyordu ve bundan hiç memnun değildim. Çok geçmeden tam da beklediğim gibi Asu şaşkınlığının verdiği sakarlıkla varlığını belli edebilmişti. İçimden Tanrı'ya teşekkür ettim.

Üzerimden aceleyle kalkıp bardağın düştüğü yere bakan Ece paniklemişti. Bir eli dudağındaydı diğer elini saçlarının arasına geçirmişti. Asu'ya doğru yürüyüp "Asu, ben... alkol... alkolden oldu. Özür dilerim, çok özür dilerim." diyordu. Pişmanlığı oldukça barizdi ancak nedenini merak ediyordum. Kerim'i aldattığı için mi pişmandı, Asu gördüğü için hatasını somutlaştıran birinin olması onu ahlaksız biri yapacağı için mi? Bunu öğrenebilmenin yolu yoktu. Hoş, gerek de yoktu. Arkadaşımın hayatından çıkması benim için yeterli olacaktı.

Göz devirip donakalan Asu'ya doğru ilerledim. Adımlarım biraz savsak olsa da onun yüzünde gördüğüm ifade ayılmama neden olmuştu. Ona doğru yürüdüğümü fark edince ayakları geri geri gitmeye başlamıştı.

"Asu, durur musun?" demiştim sesimin yumuşak çıkması için çaba harcayarak.

Bunu bekliyordum. Herkes sevdiği kişinin sevgilisini başkasıyla görüp içini biraz olsun rahatlatmak isteyebilirdi veya bunu kullanarak sevdiği kişiye yaklaşmak isteyebilirdi. Ancak Asu dolambaçlı yollarda hiç yürümemiş biriydi. Karanlıkta yürümemiş, taşlı ve dikenli bir kestirmeden hiç gitmemiş gibiydi.

Asu adil bir dünya hayaliyle yaşamak için fazla küçük değildi. Zira aramızdaki yaş farkı yalnızca birdi. O bunu seçmişti, istemişti. Düzeni değiştiremese de düzene uymamayı tercih etmişti.

Hayatın ta kendisinden örnekler sunuyorsam bu beni suçlu yapmamalıydı. Dünya adil değildi, değişmeyecekti ve değişmediği de birin ona göstermesi gerekiyordu.

O istediği şeyi nasıl alacağını bilmiyordu. Bazen acıtmak gerekirdi. Tıpkı irin kaplamış bir yarayı temizlemek gibiydi. Durup beklersen o irin kendi kendine kurumaz. Acısa da sıkmak gerekir. Sonra onu bir güzel temizlemek ve sarmak lazım gelir. Günler sonra ne irinden ne de yaradan iz kalır. Hayattaki sorunlar ve insanlar için de geçerliydi bu.

Ece bir irindi ve artık gitmesi gerekiyordu. Kerim'in yani yaranın temizlenmesi gerekiyordu. Tazelenmek için, Asu'ya alan açabilmek için.

Anlamasını beklemiyordum fakat görmesi gerekmişti. Selin veya Yavuz'un değil, Asu'nun görmesi gerekiyordu. Neden yaptığımı bilmesi gerekiyordu. Ece'nin Asu'dan çekinmesi Kerim'e anlatmaması için her yolu denemesi gerekiyordu.

Asu evden çıktığında Ece bana baktı. Sanki her şeyi yeni fark ediyordu. Yüzüme attığı tokatla başım yana doğru savrulmuştu.

"Allah belanı versin senin! Kerim, Kerim öğrenirse..."

Başını ellerinin arasına almış, çaresiz görünüyordu.

"Kalbimi kırıyorsun, biraz önce dudaklarımız birbirine değerken Kerim aklına gelmedi mi?"

Biçimli suratı iyice kasılmıştı. Krizi fırsata çevirmem gerekiyordu, Ece'yi bunun için öpmüştüm sonuçta.

"Bak, Kerim öğrenirse senin için de benim için de iyi olmaz. Ancak bunun yanında Selin seni rezil eder. Aklın hayalin almaz neler yapabileceğini."

"Ne yapacağız?" bu kez benimle ittifak kurmaya yanaşmış gibiydi. İçimden "Söylediklerimi," diye geçirirken, dudaklarımdan "Doğru olanı yapmamız gerek. Kerim'e söylememesi için Asu ile konuşacağım. Ama bana çok kızgın."

MANOLYA - Bizden OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin