-1-

52.1K 1.6K 480
                                    

Başlangıç - 2020

Testimi çözerken masada duran meyve suyumu içmek için pipeti dudaklarımın arasına yerleştirdim. Çözdüğüm ikinci matematik testi öncekine göre epey oyalamıştı beni. Sıkıldığımı fark edince kendimi motive edebilmek için abur cubur gibi çözümler günü kurtarmamı sağlıyordu. Kan şekerim, meyve suyunun etkisiyle normale dönerken enerjimin de yükseldiğini hissediyordum.

O sırada sınıfın penceresinden bahçeye bakan Canan seslendi.

"Asuman koş koş! Seninki yine kaçıyor."

"Seninki" kelimesini duymamla merakım ve heyecanım aniden artarken soğukkanlı durmaya çalıştım.

"Hı, kim?" dedim.

Sanki bilmiyordum? Gayette kimi kastettiğini anlamıştım ancak yere batasıca gururum bazen insanların gözündeki değerini bu kadar düşürme diyordu. Haklıydı bence. Birini seviyor olmanın güzel yanları çok elbet.

Onu görünce heyecanlanırsın, adını duyunca gözünde canlanan siluetiyle aptal bir gülümseme yayılır yüzüne. Sonra onunla alakalı hayaller kurmaya başlarsın içinde kendinin de olduğu... Ancak her zaman bu kadar güzel şeyler düşünemiyor insan. Mesela arkadaşına ilk anlattığında duyduğun heyecan eşliğindeki o utanç, zaman içinde yerini onu bıktırana kadar sevdiğini anlatmakla geçebiliyor. Bir süre sonra arkadaşın belli etmese de sıkılmış olabiliyor. Hatta sevginin peşinde öyle çok sürüklenmiş ve kafaya takmış olabiliyorsun ki arkadaşının gözündeki saygınlığın azalmış olabiliyor.

Bu kez de çok fazla önemsemiyormuş gibi davranıp etrafındakileri inandırmak için çaba harcamaya başlıyorsun. İşte benim de şu an yaptığım şey tam olarak buydu.

"Kim olacak, Kerim." dedi bezgin bir suratla. Elini havada birkaç kere sallayıp yanına çağırdı.

"Gel gel, bak duvarı aşmaya çalışıyorlar."

İçimdeki pencereye koşup "Hani nerede ?" diye sormak isteyen meraklıyı bastırmaya çalışarak şöyle dedim. "Her gün aynı şeyi yapıyor. Pencereden seyretmekten sıkıldım artık."

Önümdeki teste tekrar dönmüş çözmeye çalışmak için kendimi zorluyordum. Ancak aklım hala Kerim'i görme şansımı saçma bir sebepten tepmiş olmamdaydı.

Canan söylediklerimden tatmin olmamış olacak ki "Sen demiyor muydun şu yüzü bin sene de görsem bıkmam diye." dedi.

Kızaran yanaklarıma lanet ederken ağzımdan çıkanlara dikkat etme kararı aldım. Sonra yüzüme vurulunca boyumdan büyük ne laflar etmişim, diyorum. Pişman oluyorum.

Şey, aslında pişman değilim. Gerçekten ömrüm yettiği süre boyunca o kusursuz surata her an bıkmadan bakabilirim fakat bunu sadece ben bilsem de olur, değil mi?

"Demiyorum artık Canan, hadi gel çalış."

Uyarı dolu sesim işe yaramış olacak ki ve Canan yanımdaki yerini alırken sıkkın bir iç geçirdi.

O gün her şey tüm sıradanlığıyla akışına uygun ilerlerken ben yine Kerim'in nereye gitmiş olabileceği hakkında tahminlerde bulunarak eve doğru yürüdüm.

Birkaç tahminim var elbet ama bunları teyit edecek imkanım yok. Her zamanki gibi onu uzaktan seyredip hayatıyla ilgili varsayımlarda bulunmaya devam edeceğim gibi görünüyor. Bu içimde yaşadığım kör duygularımdan hiçbir zaman haberi olmayacak. Daha benden haberi yok ki duygularımdan olsun.

Okulun büyük olmasının illaki etkisi var. Onun görüntüsünün ve çevresindeki insanların aksine sıradan silik bir örenci profili çizerken ondan bir alt dönem olmam da cabası. Son sınıfların üç yüz kişi olduğunu düşünürsek hadi yarısı erkek diyelim ve geriye yüz elli kız kalsın. Bunların arasından benim sıyrılıp, on birinci sınıfların kızları arasından da fark edilmemi beklemem, imkansız. Aslında bakarsanız ben onunla aynı sınıfta olsam bile beni fark edeceğini sanmıyorum.

MANOLYA - Bizden OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin