-23-

15.2K 827 314
                                    

Bora tarafından manipüle edilerek okul çıkışlarında eve gitmekten alıkonulmamın ilki değildi. Görünen oydu ki son da olmayacaktı.

Çalıştığı kafenin içine girdiğimizde keyifle gülümsemiş ve beni en kuytuda kalan masaya yönlendirmişti. Çantamı masaya sinirle bırakıp oturdum. Bora kapının birinden girip gözden kaybolunca etrafı incelemeye başlamıştım. İlginç bir havası vardı kafenin. Takdir edersiniz ki ortamda yoğun biçimde pembe ve siyah tonları hakimdi. Her köşesinden romantizm akan bu kafede çoğunlukla çiftler geliyor olmalıydı. Sevgiliyle geldiğinde belki güzel olabilecek bir kafede yalnız başıma oturduğum için pek de keyif almıyordum. Aklıma yine Kerim gelmişti ki Bora üzerinde siyah gömlek, beline bağladığı bir önlükle çıkmıştı. Havaya taradığı saçları ve kendini beğenmiş gülüşüyle oldukça hoş görünüyordu. Yanıma doğru geliyorken elinde servis tepsisi vardı.

Tepsideki tabağı masaya bırakıp yüzüme baktı. Ağır hareketlerle karşıma oturdu.

"Fıstık Rüyası, buranın enlerindendir." deyip sırıttı.

Çatalımı uzanıp tadına baktım. Enfesti. Bunu yerken tüm sıkıntılarımı unutabilirdim.

Beğendiğimi belli eden sesler çıkarırken bir çatal daha almıştım.

"Hazır ortalık sakinken biraz konuşalım. Pastanı daha sonra yemeye devam edebilirsin."

Ağzımdaki lokmayı yutup "Konuşmak istemiyorum dedim." dedim.

"Neredeydin?"

-

"Kerim ile nereye gittiniz?"

-

"Asu çıldırtma beni anlat işte." Sesi biraz yükselince etrafına bakındı dikkat çekip çekmediğini anlamak için. Birkaç masa dışında her yer boştu neyse ki.

"Kerim'in evine gittik."

Gözleri fal taşı gibi açılmış yüzüme bakıyordu. "Neden?"

Susmayacaktı bu çocuk. Omuz silktim. Her şeyi baştan anlatmaya karar verdim. Kısa sürede en özet haliyle anlattığımda arkasına yaslandı.

"Ne hissediyorsun?"

Dudaklarımı yaladım. Konuşabilmek için uygun kelimeler aradım bir süre. Etrafı inceler gibi yapıp vakit kazanmaya çalışıyordum.

"Bilmiyorum. Yani Kerim'in sandığımdan daha zor bir hayatı varmış ve... ve bu ona bir kez daha hayran olmamı sağladı. O ruhsal olarak çok güçlü ama bedenine eziyet ediyor. Üstelik buna mecbur." Bir süre sonra yutkunup kaçırdığım gözlerimi Bora'ya diktim.

"Babası nerede Bora? Neden yanlarında değil?"

Üzgündüm, fazlasıyla.

"O çok küçükken vefat etmiş."

Göz yaşlarım akmaya başladığında Bora'nın yüzünü göremez olmuştum. Dudağımdan kaçan hıçkırıktan sonra elimle ağzımı kapattım. Omuzlarım titriyordu ve söyleyeceğim onca şeyi yine susuyordum.

Bora'nın hareketlendiğini hissediyordum ama göremiyordum. Kısa süre sonra yanıma gelip peçete ve su uzatmıştı.

"Toparla kendini, çalışmaya dönmem lazım." deyip gitmişti.

On beş dakika sonra kızarmış gözlerim ve şişmiş yüzüme aldırmadan etrafı seyrediyordum. Durgunlaşmıştım ve hiçbir şey hissedemiyordum. Ağlama sonrası oluşan duygusal boşluk, anestezi altında olmakla aynı şeydi sanki.

Bora'nın teselli dahi etmeden yanımdan ayrılmasına bozulmuştum aslında. Önce soru sorup içime zor sığan duyguları taşırmış, beni ağlatmıştı. Ardından ağlamamı umursamadan işine dönmüştü.

MANOLYA - Bizden OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin