Aynadaki yansımama kaçıncı bakışım olduğunu bilmiyordum. Üzerimdeki ceketin yakalarını tutarken başımı dikleştirdim. Havaya taradığım saçlarımı beğeniyle süzdüm. Kendimden emin gülüşümle çantamı da sırtıma atıp evden çıktım.
Bugün Melike ile ders çalışacaktık. İşin doğrusu çok heyecanlıydım. En son ne zaman böyle hissettiğimi hatırlamıyordum. Ne yapacağımı, nasıl konuşacağımı bilmiyordum ve bu benim tanıdığım bir durum değildi.
Buluşmak için sözleştiğimiz yere 15 dakika evvel gelmiştim. Kitap ve defterimi önüme koyup son olarak kalemliğimi çıkardım çantamdan. Telefona saati birkaç dakika önce kontrol etmemiş gibi yeniden baktım.
Sözleştiğimiz saate beş dakika kala karşımdaydı. Her zamanki uyumlu ama sade tarzıyla bana geliyordu. Küçük yüzünü daha da küçülten kâkülleri kaşlarını neredeyse örtecekti. Mimiksiz bir ifadeyle karşıma oturup "Merhaba" dedi.
Bu anı, onunla bir yerde oturmayı, sayısız kez dilemiştim ve şu an gerçek olmuştu. Acele etmek istemiyordum. Her anı, her mimiğini, sesinin seviyesini, karşımdaki duruşunu seyretmek hafızama kaydetmek istiyordum.
Gerginliğimi bastırmaya çalışırcasına "Merhaba, hoş geldin," dedim ses tonumu normal tutmaya çalışarak. başardığımı da düşünüyordum. Gözlerine yeterli uzunlukta bakmaya çalışıyordum. Fazlası rahatsız edici olurdu biliyordum.
"Eksik olduğun kısımlar neler?" diye sorduğunda "Bir şeyler içmez misin?" deyip garsonu masamıza yönlendirmek için elimi havaya kaldırmıştım. Önümdeki daha önce kapağını çok az açtığım kitabı alırken garsona bakıp "Ecspresso istiyorum," dediğim esnada gözlerim Melike'ye kaydı.
Önce bana sonra garsona baktı. "Bir Türk kahvesi alayım." dedikten sonra garson yanımızdan ayrılmıştı.
Baştan söyleyeyim, bu bir randevu değil."
Tek kaşımı havaya kaldırıp sakince gülümsedim. "Öyle düşünmemiştim."
İşte bu bu büyük bir yalandı. Sebebi her ne olursa olsun benim için randevuydu.
Kahvelerimiz gelmeden önce çalışacağımız konuları belirlemiştik. Tarih hakkında nasıl çalışmam ve neler yapmam konusunda uzunca konuşmuştu hatta.
Önümde duran kahveden bir yudum alırken gözlerim üzerindeydi.
Dakikalar sonra yan yana gelip ders çalışmaya başlamıştık. Başlangıçta odaklanmakta zorlandıysam da daha sonra olay örgüsü ve hikayeler ilgimi çekmişti. Bir saatlik çalışmanın ardından soru çözmemi istediği kitap ve konuları yazmıştı.
Yazısı çok güzeldi. İnci gibi.
"Bir sonraki dersimiz ne zaman olacak?"
"Bunlar senin ne işine yarayacak Bora?"
Cevap vermeyecektim. İstediğini diyebilirdi. Teklifimi kabul etmiş olması bir adımdı ve bu adımın arkası da gelecekti. Biz uzun bir yol yürüyecektik.
Kuru bir "görüşürüz"ün ardından peşinden ben de çıkmıştım. Çalıştığım mekana gitmek için hareketlendiğimde karışıktım. Mutluydum ama zirvede hissetmiyordum. Sabahtan beri sigara kokmamak için içmeyi reddettiğim bir dalı çıkardım cebimden. Dudaklarımın arasına alıp yaktıktan sonra derin bir nefes çektim. İçimdeki karmaşanın sesini keseceğini ummuştum ve öyle de olmuştu. Mekana yaklaşmadan önce Asu'yu aramaya karar verdim. İkinci çalışında açmıştı.
"Efendim?"
Arkasındaki gürültüye aldırış etmeden söze girdim.
"Asu müsait misin? Sana bir şey anlatmam gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA - Bizden Olmaz
Teen Fiction♡WATTYS 2021 GENÇ YETİŞKİN KATEGORİSİ KAZANANI♡ Okulundaki Kerim'e platonik aşık olan Asu, bir sabah okula geç kalır. Bahçede zilin çalmasını beklerken duymaması gereken bir konuşmayı dinler ve aşık olduğu Kerim'in yakın arkadaşı Bora için tehdit ol...