Uzandığım yerde doğrulup bana bakan ikiliye baktım. İkisinin yüzü de şişmeye başlamış ve kızarıklıkları vardı. Üzerlerini değiştirmiş, ikisi de buruşmuş siyah ve beyaz tişört giymişlerdi. Beyazı Bora, siyahı Kerim giymişti.
Bora'nın bakışları beklenti doluyken Kerim yalnızca beni inceliyordu. Bora oturduğu yerden kalkıp Kerim'in varlığından rahatsız olmuş gibi uzaklaşmıştı. Kerim tepsiyi dizlerimin üzerine getirip yemem için ekmekten bir parça koparıp elime tutuşturmuştu.
Ondan bunu beklemiyordum. Evet her şeyi öğrenmişti ama yine de gitmeyip burada olması garip geliyordu.
"Yağmurun altında uyuya kalmayı başarabilen nadide bir varlıksın Asu."diyen Bora'nın söylediklerine göz devirdim. İyi ki o anı görmemiştim. Düşüncesi bile utanç vericiydi. En sevdiğim beyaz elbisem çamur olmuş, ıslanmıştı. Eminim ben de sucuk gibi saçlarım kabarık ve yüzüm ağlamaktan şişmiş biçimde rezil görünüyordum.
Kerim ise "Saçlarını kurulamamız gerek." dediğinde ağzıma attığım lokmayı çiğnemeye başlamıştım bile. Herhangi bir tepki veremedim. Hâlâ şoktaydım.
Bora tekli koltuklardan birine oturmuş bacağını diğer bacağının üzerine dik biçimde yerleştirmişti. Bedeni rahat görünse de ifadesi oldukça memnuniyetsizdi.
Birkaç lokma daha yedikten sonra teşekkür ettim. Kerim tepsiyi önümden kaldırıp bırakmaya giderken üzerimdeki battaniyeleri ittirmiştim. Kıyafetlerim hala ıslaktı ve battaniyeyi üzerimden itince bunu daha çok hissetmiştim.
Bora daha önce fark etmediğim bir poşeti masadan almış "Bunları içmen gerek." deyip yanıma doğru gelmişti. Uzattığı bardak ve ilaç kutusuna baktım önce. Sonra sırasıyla Bora ve Kerim'e.
"Bunlar ne?"
"Vitamin ilacı, eczaneden aldım." diyen Bora olmuştu. İlaç poşetinin içinden alışveriş fişini uzatmıştı. "Al bak." dediğinde bakmaya değer bulmadım bile. Öyle diyorsa, öyleydi muhtemelen.
İlacı içtikten sonra ayaklarımı yerde duran ayakkabılarıma geçirip ayağa kalktım. Dengemi sağlamak için birkaç saniye olduğum yerde beklemem gerekti. Ceketimi ve çantamı da alırken Bora yanıma gelip "Hey! Nereye?" derken bir elini sırtıma yerleştirmişti bile.
"Eve gitmek istiyorum." demiştim cılız sesimle. Direnecek, ona laf anlatacak durumda değildim.
O esnada Kerim'de gelmiş "Seninle konuşmak istiyorum... baş başa." demiş ve varlığından rahatsız olduğunu belirtir gibi Bora'ya bakmıştı.
Gözlerimi kaçırmıştım. Bugün hazır değildim.
"Belki başka zaman." deyip kapıya yöneldim. Kerim olduğu yerde kalırken Bora benimle kapıya kadar gelmişti.
"Seni eve bırakayım." dediğinde başımı iki yana salladım. İstemiyordum. Elimi havada sallayıp "Gerek yok," dedim. Bora itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki "Lütfen." dedim.
Onu orada bırakıp eve gittiğimde annemin şaşkınlık dolu sözleri ve tavırları beni ürkütmüştü. Sandığımdan daha kötü görünüyor olmalıydım. doğruca duş alıp temiz kıyafetler giymiştim. Saçımı kurulayıp yatağıma girdiğimde gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmeden uyudum.
Ertesi gün sade kahvaltı ve ardından Emir'le konuşmam dışında günüm boş geçiyordu. Telefonumun titreşimiyle baktığımda Bora'nın mesajını gördüm.
"Piknik yapmak ister misin?"
Bir şey yazmayacaktım.
"Hem de bol soslu wrap -aslında bence dürüm-, yanında kocaman bir ayran ve sıcacık çayın yanında Derya Sultan keki. Of, ağzım sulandı bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA - Bizden Olmaz
Teen Fiction♡WATTYS 2021 GENÇ YETİŞKİN KATEGORİSİ KAZANANI♡ Okulundaki Kerim'e platonik aşık olan Asu, bir sabah okula geç kalır. Bahçede zilin çalmasını beklerken duymaması gereken bir konuşmayı dinler ve aşık olduğu Kerim'in yakın arkadaşı Bora için tehdit ol...