-33-

13.5K 746 143
                                    

Kerim'in donuk ifadesi, yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Fakat çok geçmeden aramıza girip görüş alanımı engelleyen Selin'den dolayı onu göremez oldum. Anlaşılan o da benim burada Bora'nın doğum gününde olmama şaşırmıştı.

Tedirgin olup bir adım geri atmayı hatta buradan çıkıp gitmeyi düşünüyordum ki Bora bana dönüp elimi tuttu. Selin kısa sürede yanımızda bitmiş, arkadaşının boynuna sarılmıştı büyük bir mutlulukla.

Elindeki balonları hala bırakmamıştı. Küçük çocuklardan biri Selin'in elindeki balonları vermesi için eteğinden çekiştirirken Selin, Bora'yı bırakıp ona doğru döndü. Balonu vermek istemediğini belirtircesine omuz silkerken Yavuz'un havaya bakıp Selin'e olgunluk ihsan dilediğinden emin gibiydim.

Selin bizden uzaklaşmak durumunda kaldığı esnada Derya Teyze ve yanındaki orta yaşlı kadın ve erkek salonun ortasına ilerleyen Bora'nın yanına gelmişti. Yani Bora ile beraber salonun ortasına ilerleyen benim de yanıma gelmiş oluyorlardı teknik olarak.

Başımı Derya Teyze dışında birine çevirme cesareti bulamıyordum. Oğlunu tombul kollarıyla sıkı sıkı sarmıştı.

"Benim minik bebeğim, iyi ki doğdun." diye seviyorken Yavuz'un "Buna da minik demezsin Derya Teyze." deyip kahkaha atmasıyla herkes gülmeye başlamıştı. Bu sözüne çok katılsam da gerginlikten olsa gerek yalnızca dudaklarımı kıvırabildim.

"O benim her zaman küçük bebeğim." deyip gözleri dolu dolu Bora'ya yeniden sarıldığında içim bir garip olmuştu. Duygulanmıştım sanırım. Sanki bugün  Bora'nın da bir annenin evladı olduğunu ve onun da duyguları olduğunu daha çok hissediyordum.

Derya Teyze oğlundan uzaklaşıp bana baktı aynı ifadeyle.

"Hoş geldin Asu, Bora ile beraberdiniz anlaşılan." deyip bana sarıldığı sırada Bora da akrabası olduğunu tahmin ettiğim insanlarla kucaklaşıyordu.

Bir süre sonra dayısı ve yengesi olduğunu öğrenmiştim o insanların. Yavuz ve Bora olabildiğince erkeksi denebilecek bir sarılma gerçekleştirmişlerdi. Artık Kerim'e bakmamak için verdiğim savaşı kaybetmek üzereydim. Ne yaptığını, bana bakıp bakmadığını deli gibi merak ediyordum.

Bora onu görmezden geliyordu sanki. O tarafa bakmıyordu. Pastayı kesmesi için masanın ortasına geçmesi istendiğinde kendimi tutamayıp Kerim'e doğru döndüm. Uyukluyordu.

Neden gelmişti ki? Ona bakınca pek de mutlu göründüğünü söyleyemezdim. O esnada Bora pastasındaki mumları üfleyecekken Selin ince sesiyle tüm odayı inletti.

"Dilek tutmayı unutma!"

Bu sözleri duymamla yeniden Bora'ya döndüm. Bugün aynısını ben de ona demiştim ve dileğini düşününce şimdi tüylerim ürperiyordu.

Bora ile kısa bir an göz göze geldik. Sonra o gözlerini kapatıp mumu üfledi. Alkışlar eşliğinde doğrulup genişçe gülümsedi. Birkaç dakika sonra Selin'le pastanın neresinden keseceklerini tartışıyorlardı. Neredeyse her yeri kalıp çikolatayla doldurulmuş pastanın bir kısmında beyaz çikolata vardı ve bunun savaşını veriyorlardı. Nihayet pastayı kesip bir dilimini Bora'ya yedirdiğinde dilimin kalanını yemek için tabağı alıp Yavuz'un arkasına kaçmıştı.

Bora onun bu haline yarı şakayla laf atarken üçünün de keyfi yerindeydi. Kerim'in ise sıkıldığını gayet anlayabiliyordum. Derya Teyze ve Bora'nın yengesi pastayı servis etmek için hazırlarken Bora bana dönüp yanına çağırdığını gösteren bir el işareti yaptı.

Yanına yaklaşıp "İyi ki doğdun." dedim tekrar.

"İyi ki doğdum?" deyip kollarını açtı. "Zaten hediye almadın bari kuru kuru kutlama." deyip başıyla yanına yaklaşmamı söylüyordu.

MANOLYA - Bizden OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin