Multimedya: Son Sabah Yıldızı karakterleri ve doğum günleri!
Bölüm Şarkısı: Last Dance - EveBugün 20 Mart, Utku bebeğim canım bir numaralı harika ötesi müküşmel Civciv Çocuk'umun doğum günü! İyi ki doğdun zihnime düşen deli çocuk! 💛
eskiden her cumartesi bölüm yayımlardım, o zamanlar hayat güzeldi fşföhwdfjşf. sınavlarımız bittiğine göre iyi veya kötü önemi yok, sizin için gelsin bu bölüm canlarım ✨
🍁 🍁 🍁
Sonunda kendimi koltuğa atabilmenin rahatlığıyla gözlerimi kapayarak başımı yastığa yasladım. İnci hemen yanıma uzanmış ve kafasını dizlerime koymuştu. Sena hâlâ bavullarını içeri taşıyordu çünkü aptaldı ve sanki ölene kadar burada kalacakmış gibi bir sürü şey getirmişti. Aras ve Batu mutfaktalardı, tahminimce hepimize kahve yapıyorlardı. Kuzey de mutfaktaydı ama o yüksek ihtimalle hiçbir şey yapmadan onlara sataşıyordu çünkü seslerini duyabiliyordum. Kağan dışarıda telefonla konuşuyordu. İlksen Sena'ya yardım ediyordu. Gizem eve girer girmez bavullarını bırakmış ve gezmek için dışarı çıkmıştı.
Utku'nun asla enerjisi tükenmediği için o evin içinde oraya buraya koşuşturuyordu. Kollarını uçak yapmıştı, "Fiyuv!" diye dolanıyordu. Gözlerimi açıp ona baktığımda o çoktan üst kata 'uçmaya' başlamıştı.
"Çok yoruldum ya," diye homurdandı İnci gözleri kapalıyken. "İstanbul ve Antalya arası kaç saatmiş öyle!"
"İzmir'e gitseydik keşke." dedim dudaklarımı bükerek. Tek gözünü açtı ve eliyle başımı ittirdi.
"Babanın yazlığı olsaydı da götürseydin o zaman bizi."
"Fakirsem ne yapabilirim İnci?"
Omuzlarını silkti. Kafasını dizlerimden ittirdim ve koltuğa gömülmesini sağladım. Homurdandı ama gözlerini açmadan yatmaya devam etti. Onu salonda bırakıp mutfağa yöneldim. Bu sırada evi incelemeyi sürdürüyordum. Batu'nun sevgilisi Reyhan'ın ailesinin bu kadar zengin olduklarından bihaberdim. Ev iki katlıydı ve beyazdı. Geniş pencereleri vardı ve en ama en önemlisi bahçede bir havuz bulunuyordu! Gelirken denizin yanından geçmiştik ve sanırım buraya on dakika bir uzaklıktaydı. Mükemmel bir yerdi ve resmen hepimizin ağzı açık kalmıştı.
Mutfağa girdiğimde Batu'yu söylenirken Kuzey'i ise sırıtırken bulunca gözlerimi devirdim ve kahverengi saçlarına elimi daldırıp karıştırdım. "Kuzenime laf sokma." Mavilerini bana çevirdiğinde omuzlarını silkti. "Ben laf sokmuyorum, o yemeyi seviyor."
Gözlerimi devirip yanındaki sandalyeye oturdum. Aras tezgahın üzerinde duran kupalardan birini bana uzattı. Ona teşekkür edercesine gülümsediğimde o da gülümsedi ve elinde iki kupa bardağıyla mutfaktan çıktı. Sena ve İlksen'e götürüyor olmalıydı. Batu da aynı şekilde elinde iki kupayla çıktı İnci ve Kağan'a götürmek için. Sonunda etraf sessizleşince kafamı Kuzey'in omzuna yasladım ve "Uykum var." diye homurdandım ona.
Eliyle saçlarımı okşadı. "Uyuma, kahveni iç." Doğrulmamı sağladığında ona kaşlarımı çattım ama o kahveyi dudaklarıma götürdü ve sanki bir çocukmuşum gibi bana içirdi. Yanaklarımı şişirerek ona baktığımda gülümseyerek ellerini yanaklarıma koyup onları indirdi. Ardından küçük bir öpücük kondurup geri çekildi.
Yanaklarımın kızarmamasını dua ederek hızla kahvemden bir yudum aldığımda o da kendi bardağından bir yudum aldı. "Yorgun değil misin sen? Git uyusana." dedim yüzünü incelerken. Şu an yorgun olduğu her halinden belliydi ve uyuması gerekiyordu. Direksiyona bir saatliğine Aras geçmiş olsa da yalnızca bir saat ona hiçbir şey kazandırmamıştı. Gözlerini kapayıp başını duvara yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SABAH YILDIZI
Teen FictionHiçbir şey tesadüf değildi. Olamazdı. Onun da benim gibi kırık bir ruhu barındırması, gözlerinde acının söndüğü kadının ardından hâlen gülümseyebilmesi, beni anlayabilmesi... Bunlar sadece bir gecede gerçekleşmedi. Temeller yıllar önce atıldı. Her ş...