SSY|37.BÖLÜM

237 28 17
                                    

Bölüm Şarkısı: Selena Gomez - Lose You To Love Me

Son Feci Bisiklet - Teslim Tesellüm

(Bölüm başlarını LYTLM ile, diğer yarısını da Son Feci Bisiklet ile okuyunuz.)

🍁 🍁 🍁

Ne düşüneceğimi şaşırmış, ne yapmam gerektiğini bilmez hâldeydim. Bir yanım nasıl Görkem'in hayatımın bu kadar içinde olduğunu fark edemeyişime kızıyor, bir yanım Görkem'i ne yaparsam yapayım durduramayacağım için hâlime acıyordu. Bera'yı yeteri kadar tanımamıştım, araştırmamıştım. Bu bana pahalıya patlamıştı. Onu arabasına binerken bana sırıttığını gördüğümde sorgulamam gerekiyordu ama zihnim o kadar çok farklı şeylerle meşguldü ki bunu unutmuştum.

Ne yapmam gerekiyordu? Kuzey'i mi aramalıydım? Görkem'e mi tüm nefretimi kusmalıydım? Bera'yı mı bulmalıydım? Gizem ile mi konuşmalıydım?

Ellerimi hızla saçlarımdan geçirirken gergince aldığım nefesi dışarı verdim. Parmaklarım benden habersiz telefonumu kavrarken ne yaptığımın bilincinde olmadan rehberimden Kuzey'in ismini buluştum bile. İçimden bir ses mantıklı olanı yapıp önce her şeyi ona anlatmamı, ardından Gizem'i uyarmamı söylüyordu. Tereddüte yer vermeden numaraya tıkladım ve telefonun çalışını dinledim. Çok geçmeden, ikinci çalışta "Söyle, güzelim?" diyen sesini duydum.

"Kuzey, hemen seninle konuşmam gerekiyor." Bir süre ses gelmedi, ardından birkaç hışırtı duydum. Dolabının açılan kapağının sesinden anladığım kadarıyla üstünü değiştirmeye başlamıştı bile.

"Neredesin? Geliyorum."

Derin bir nefes aldım kendimi kontrol etmek istercesine. "Parkta bekleyeceğim." diye yanıtladıktan sonra telefonu kapattım. Sırtımı yasladığım kapıya tutunarak ayağa kalkarken üzerimi değiştirmeden montumu giyip odamdan çıktım. Kuzey'in ellerim üşüdüğü için verdiği ama benim ona geri vermediğim eldivenleri ellerime geçirirken anneme "Ben parka gidiyorum, birazdan gelirim." diye seslendim.

Binlerce ihtimal ve düşünceyle evden ayrılırken asansöre binmek yerine merdivenleri kullanarak indim aşağı. Kapıyı itip kendimi soğuk rüzgara bırakırken ellerimi montumun ceplerine sokup hızlı adımlarla parka doğru yürümeye başladım. Sokakta pek fazla kimse yoktu çünkü hava buz gibiydi. Üşüyen yüzümü montuma iyice sinerek koruma çalışırken havanın soğuğundan çok zihnimin buzulu bedenimi donduruyordu. Eğer şu an kafamın içini tarif etmeye çalışacak olsaydım, her bir düşüncenin bir saniye geçtikten sonra öldüğünü ama cesetlerin üst üste yığılarak bana işkence ettiğini söylerdim. Tedirgindim, korkuyordum ve düşünmek istemiyordum. Her adımımı attığımda bastığım zemin kayıyormuş gibiydi. İçimdekinin bana gözlerini dikerek baktığını hissettim. "Kaderin ilmekleri bu defa neyi örüyor?" diye sorduğunda dudakları kıpırdamamıştı bile.

Parka vardığımda ıssızlığı beni ürküttü. Salıncaklar bomboş, banklar kimsesiz gibi duruyordu. Parkları sadece içinde çocuklar varken seviyordum. Gözlerimi etrafta gezdirirken bir banka oturdum ve beklemeye başladım. Ellerimdeki eldivenlere indirdim bakışlarımı. Parmaklarımla oynadım gözlerim dalıp gitmişken. Bir an önce Gizem ile konuşmalıydım. Bera'nın onunla oynamasına izin verecek değildim. O benim kardeşimdi. Ne kadar didişiyor, birbirimize sevgi sözcükleri sarf etmiyor olsakta onun zarar görmesine asla izin vermezdim. Babamdan yeteri kadar yara almıştı zaten, benim gibi erkeklere olan güvenini kaybetmesine engel olacaktım.

Babam...

Uzun zamandır her gece eve geç saatlerde geldiği için yüzünü bile doğru düzgün görmediğim babam. Anneme şiddet uygulayan ve yakında ben ayaklarımın üzerine basmaya başladığımda hayatımızdan def olup gitmesini isteyeceğim babam. Onu ne kadar sevsem de anneme yaşattıklarından sonra sevgimi içime gömmeme sebep olan adam. Gizem'in nefret ettiği adam. Ruhuma ilk çiziği atan adam. Hiçbir şey bilmediğini zannettiği kızının gözlerine bakmaya devam edebilen adam...

SON SABAH YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin