Bölüm Şarkısı: Ufuk Beydemir - Ay Tenli Kadın
🍁 🍁 🍁
Sustuklarımızın düştüğü bir çukur vardı. Her yuttuğun ve boğazında düğümlenen harfler birbirine bağlanarak oradan intihar eder ama ölen senin ruhun olurdu. O çukurun dibinde yanan alevler yoktu, aksine taştan duvarlar vardı. Hayatına her giren kişi o duvara bir tuğla ekler, seni yavaş yavaş kendi içine kapatırdı.Hayatıma biri girdi, herkes gibi bir tuğla eklemedi, ördüğüm duvara vurdu. Onu reddettim, yeniden vurdu. Uzaklaşmaya çalıştım, duvarlarımı ondan uzak tutmak istedim ama o elleriyle sımsıkı tuttu ve benim duvarlarım onun üzerine yıkıldı.
Ne o hayatta kalabildi ne de ben.
Belki bedenlerimiz bulaşamamıştı ama ruhum ruhunun yerini ezberlemişti.
Saniyelerin üzerime devirdikleri onun gözlerine odaklanmama sebep oldu. Gözlerini seviyordum. Çelik mavisi irislerinin o tonu bu kadar güzelken üzerlerine perdeler çekerdi ama bazen o perdeler yırtılıyordu ve o çok kısa süren zaman diliminde kırıkları bana batıyordu. Geçmişinin benim için bir önemi yoktu, ona acı veriyordu. Babasının kim olduğu veya nasıl bir adam olduğu artık ilgim dışındaydı çünkü o adam da ona acı veriyordu.
Ona acı veren her şeyden nefret ediyordum.
Ona acı versem, kendimden de nefret ederdim.
Belki de ona acı veriyoruzdur?
Düşüncelerim onun ve benim gözlerimin arasında köprü oluşturdu. Aklımda dönenleri geri plana ittim. Şimdi onun tanıdığı Nefes'in vereceği tepkiyi değiştirip tam zıttını yapacaktım. Onun dikine gidecektim. Ona ilk adımı attırana kadar gerekirse bu böyle devam edecekti. Zihnimdekilerin aksine gözlerimi kaldırarak cesurca baktım ve dudaklarımı araladım. "Pekâlâ, o hâlde şöyle yapacağız, sen Görkem'le ne konuştuğunu söyleyeceksin ben de eğer tatmin olursam onunla ne konuştuğumu söyleyeceğim."
Birkaç saniye durdu, ardından kahkahalarla gülmeye başladı. "Hım, öyle mi?" Gülmesini sakince karşıladım. Tepkisizce ona bakarken belki de dakikalarca güldü, sayamadım. Tamam, gülüşü güzeldi. Hem de çok güzeldi ama şu an beni sinir etmek için böyle yaptığını anlayabiliyordum. Sonunda dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü durdurabildiğinde tek kaşı havalanmıştı. "Bu yaptığına üçkağıtçılık derler, Meraklı Kız."
Omuz silktim. "Tamam, biz de burada bekleriz o zaman." Ardından ellerimi omuzlarına koyup onu ittim ve kenarda bulunan şezlonglara ilerledim. Arkamdan nasıl baktığını bilmeden beyaz şezlonga oturdum ve ayaklarımı altıma çekerek bağdaş kurdum. Elimi çeneme koydum, Kuzey hâlen orada dikilirken onu izledim. Tek kaşı kalkmış bana tuhaf bakışlar atarken neden böyle davrandığımı sorgular gibiydi.
"Kendini mi değiştirmeye çalışıyorsun?" diye sordu, benliğimi tam 12'den vurdu.
Evet. "Hayır."
Elleri her zaman olduğu gibi ceplerini buldu. Adımları bu yöne ilerlerken odağım ayaklarına kaydı. Siyah botları ve çoğu zaman giymeyi tercih ettiği siyah kotu üzerindeydi. Lacivert kazağının üzerinde beyaz şeritler vardı. Bileğinde bir kol saati ve kız tokası vardı.
Toka mı?
"Oha! Senin sevgilin mi var?" dedim birden. İçimden kendime söverken elim ağzımı buldu ve çenemi kapadım. Kuzey kaşlarını çatarken bunu nereden çıkardığımı düşünürcesine durdu. Gözlerim bileğine indiğinde o da bileğindeki tokaya baktı. Ardından sırıttı. Adımları ilerledi, oturduğum şezlongta yanıma kuruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SABAH YILDIZI
Ficção AdolescenteHiçbir şey tesadüf değildi. Olamazdı. Onun da benim gibi kırık bir ruhu barındırması, gözlerinde acının söndüğü kadının ardından hâlen gülümseyebilmesi, beni anlayabilmesi... Bunlar sadece bir gecede gerçekleşmedi. Temeller yıllar önce atıldı. Her ş...