SSY|44.BÖLÜM

218 26 50
                                    

Bölüm Şarkısı: Two Feet - I Feel Like I'm Drowning

Multimedya: "Aras Karahan SON SABAH YILDIZI okumaya başlamış ;)"

🍁🍁🍁

Elimde tuttuğum pamuk şekerden bir parça daha koparıp ağzıma attığımda Kuzey gülümsedi. "Güzelim, bu üçüncü pamuk şeker farkında mısın?"

Şeker ağzımda erirken ona baktım ve dudaklarımı büktüm. "Açım ne yapayım? Sen öyle ciddi ciddi beni sahile çağırınca gerginlikten bir şey yiyemedim ki ben gergin olunca iyice yiyen biriyim. Öyle dengem bozuldu."

Başını iki yana salladı ve ağzına mavi pamuk şekerinden bir parça aldı. "Ben de senin kadar gergindim, bu işlerden zerre anlamam ama sınırlar aşılmak içindir." Göz kırptı. Gülümserken pamuk şekerimin sonunu da dilimin üzerine bıraktım.

"Aslında yine aynıyız. Kuzey ve Nefes. Sadece bahanelere gerek kalmadı."

Bu defa serseri bir şekilde sırıttı. "Seni öpmem için önümde bir engel de kalmadı."

Yanaklarım hafifçe kızardı ama bunu gizlemeyi başardım ve omzuna vurdum. Ellerini 'Ben masumum' der gibi kaldırdı ve güldü. Ona gözlerimi devirdim ve ayağa kalkıp elimdeki poşeti çöpe attım. Kuzey de benim gibi ayağa kalktı ve o da çöpü kovaya attıktan sonra ellerini ceplerine soktu ve yanımda yürümeye başladı. Sahil boyunca yürüyorduk ama arada ben bir şeyler isteyip durunca bazen oturuyorduk. Çoğu aldığımız şeyin parasını Kuzey ödediği için kendimi kötü hissetmiştim çünkü bedavacılığın da belli başlı sınırları vardı. İkinci ve üçüncü pamuk şekerimi kendim ödemek isteyince ilk başta itiraz etmişti ama sonuç olarak ben ödemiştim. İngiltere misali bir sevgili olmak istemiyordum. Sevgili! Buna alışmam zaman alacak gibiydi.

Gözlerim telefonumun ekranı kaydı. Saat dokuzu geçiyordu ve birazdan eve gitmem gerekecekti. İçime dolan üzüntü hissiyle dudaklarımı büktüm. Gitmek istemiyordum. Kuzey dudaklarımı büktüğümü fark edince kaşlarını kaldırdı. "Ne oldu?" diye sordu. Bakışlarımı ona çevirdim.

"Eve gitmem gerekiyor, Gizem beni idare ediyor ama annem evden çıkmama izin vermiyor kaza yüzünden." Kazadan bahsetmemle birlikte yüzünde bir acı belirdi. Başını çevirip önüne dönerken dilimi koparıp atmak istedim. Tam durumu kurtarmak için dudaklarımı aralamıştım ki ayağım takıldı ve ne olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum. Ellerim yerle adeta bir olurken ofladım. Kuzey bana elini uzatırken bir yandan gülüyordu ama bunu gizlemeye çalışıyordu. Ona gözlerimi kısarak baktığımda sırıttı, ardından hemen düzeltti ve hafifçe öksürdü. "Sizi kaldırmama izin verin, Leydim."

"İşine gelince yalandan da olsa kibar olabiliyorsun." diyerek elini tuttuğumda gözlerim karardı. Kalkamadan yeniden yere oturduğumda Kuzey endişe dolu bir sesle, "Nefes? Siktir, iyi misin?" diye sordu. "Gözlerini aç."

"Bir saniye bekle." diye mırıldandım. Kendime zaman tanıdığımda derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Bana doğru eğilmiş, masmavi gözlerinde gezinen endişe ve korkuyla gözlerime bakarken elini sıkıca kavradım ve ayağa kalktım. Elimi bırakmadan "Gözlerin mi karardı? Sikeyim, açlıktan mı oldu? Yol boyunca bir şeyler alıp durduk ama..." Sesi kendine öfkeliymiş gibi çıkıyordu. Tamamen kendime geldiğimde birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım.

"Senin suçun değil. Kazadan dolayı ve doktor bunların olabileceğini söyledi."

Yüzünde zerre bir rahatlama olmadı. "Ne zamana kadar devam edecekmiş?"

Gözlerimi kaçırdım. "Bilmiyorum." Aslında biliyordum, ömür boyu bile benimle kalabilirlerdi ama bunu zaman gösterecekti. Hem sağ kurtulmuştum, birkaç göz kararması beni yerle bir edemezdi.

SON SABAH YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin