SSY|28.BÖLÜM

314 33 228
                                    

Bölüm Şarkısı: Shawn Mendes - Treat You Better

Evvet, hikâye gidişatında ocak ayında olduğumuz için şunu demek istiyorum ki: BUGÜN ARAS KARAHAN'IN DOĞUM GÜNÜ!

11.01.2000. İyi ki doğdun, Karahan. İyi ki benim zihnime düştün. #ArasKarahan

🍁 🍁 🍁

"Nefes, düzgün tutun bak düşeceksin!"

"Sıkıcı olma, Aras! Anı yaşa!" diye bağırdım saçlarım rüzgârla birlikte uçuşurken. Ellerimi iki yana açmış korkusuzca motorun üzerinde giderken Aras sürekli tutunmamı ve yaralanacağımı söyleyip duruyordu.

"Kır bir tarafını, bak ben sana o zaman göstereceğim." diye söylendi tıpkı annemi anımsatan bir sesle.

"Ya amacın beni eğlendirmek değil mi? Bir sussana!"

Trafiğin akıp gidişinde yankılanan sesler yüzünden duyamasam bile bıkkınlıkla bir nefes verdiğini hissedebilmiştim. Pes etmiş olacak ki daha fazla bir şey söylememiş ve beni özgür hissettiren bu anda kaybolmama izin vermişti. Kar yağışının çok yoğun olduğu o saatler sona ermişti ve karlar, kar temizleme araçlarınında yardımıyla yollardan temizlenmişti. Aradan saatler geçse de hâlen hafif hafif kar yağıyordu ve kar temizleme araçları hızla çalışmaya devam ediyor, İstanbul trafiği kendine geliyordu.

Kollarım tıpkı hayallerim gibi açıktı. Zihnimde var ettiklerimi savrulan saçlarımın uçlarına biriktirip kırıklar oluşturmuş, kırıldığım her anı iki yana açtığım kollarımın ardına saklamıştım. Şu an o kadar özgür hissediyordum ki, boğazına birbirine prangalarla bağlanmış düşüncelerini yutmak zorunda kalan o kız ben değilmişim hissine kapılmıştım.

Ben... Kendine korkak diyen, İstanbul sokaklarına karışmış o deli kız...

Önümde bana 'Düş Papatyası' diyen bir adam oturuyordu. Şu an için tek derdi yüzümde bir gülümsemenin doğmasını sağlamaktı ve beni nasıl mutlu edebileceğini iyi biliyordu.

İki kardeş. Biri acılarımı, diğeri mutluluğumu paylaştığım insan.

Bir sürü sokak geçtik, bazen bir deliymiş gibi heyecanla bağırdım, bazen çok saçmaladım. Motor, bir pamuk şeker satan amcanın önünde durduğunda, ruhumu saldığım serüvenim bitmişti. Aras kaskını çıkardı ve indi motordan. Hareketlerini tekrarlayıp ben de indim araçtan. Saçlarımı elimle düzelttikten sonra bulunduğumuz deniz kıyısına baktım. Klişeler...

Aras ile birlikte ton ton amcanın yanına gittiğimizde adam eldivenlerini düzeltti ve sıcacık gülümsedi. "Buyurun evladım." dedi.

Aras, adama, "İki pamuk şeker." deyince amca şapkasını daha çok çekiştirip tuttuğu uzun çubuktan biri mavi diğeri pembe olan pamuk şekeri çıkardı. Hareketlerini izlerken "Bu soğukta neden çalışıyorsun, amcacığım?" diye sordum kendimi tutamayarak. Üşümesine rağmen ince giyinmişti, ailesi için çalıştığı izlenimine kapılmıştım.

Amca pamuk şekerleri Aras'a uzattı ve Aras cebinden para çıkarırken o bana bakıp gülümsedi. "Ekmek parası be kızım. Daha dört yaşında bir kızım var. Masraflar falan derken hiç dinlenmeye vaktin olmuyor. Baba olmak işte..."

Baba olmak. Evet, sanırım 'baba' kelimesini en iyi açıklayan cümle bir ünlüden değil, bu soğukta pamuk şeker satan bir adamdan çıkmıştı.

Acaba babam da bizim için böyle düşünmüş müydü?

Sıcacık gülümsemesine karşın gülümsedim ama içten içe hem ona hem de kendime üzülmüştüm. Hiçbir zaman 'Babam beni çok sever.' diyemiyordum. Buna emin olamıyordum. Oysa onun kızı büyüdüğünde kendisini çok seven bir adamın varlığıyla güvende olacaktı.

SON SABAH YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin