SSY|51.BÖLÜM

100 13 18
                                    

Bölüme geçmeden önce hepinize merhaba yıldızlarım! Sizi deli gibi özlemişim! Nasılsınız? Karantina'da delirmediniz değil mi? Aman aman ülkede delirmemek zaten zor iyice şey yapmayalım. Aradan dört ay geçti sanırım... Wattpad'e ara vermek bana iyi geldi, bu sırada bölüm bekleyen herkesten özür dilerim! Bu koskoca bölümü huzurlarınıza sunuyor ve hemen yeni bölüm yazmak için ortadan kayboluyorum.

İyi okumalar! 🌟

Bölüm Şarkısı: Ashes Remain - Here For A Season

🍁 🍁 🍁

3 AY SONRA

"Anne! Kırmızı Converseler'im nerede?" Evin içinde koşuşturarak ayakkabılarımı ararken annem elindeki kumandayı kenara bıraktı ve bana ters bir bakış atarak ayağa kalktı. Dudaklarımı büktüm ve "Ne yapayım? Bulamadım!" diye söylendim.

Gözlerini kıstı. "Ortadan kayboldu yani, öyle mi?" Başımı salladım. "Ama ben bulursam kıçına terliği yersin!"

Zorlukla yutkundum ve şirince gülümseyerek "Tamam!" dedim 'a'ları uzatarak. Annem odama girerken aşağıdan gelen korna sesi kulaklarımı doldurmuş, aceleyle saatime bakmama sebep olmuştu. Hadi, hadi, hadi!

Annem birkaç saniye sonra elinde benim dakikalardır arayıp bulamadığım ayakkabılarımla geldiğinde ağzım açık ona baktım. Gözlerim kısıldı. "Anne sen mi saklıyorsun? Hemen tak diye de buldun zaten..."

Bu defa annem ayakkabıları kucağıma fırlattı ve ayağındaki terliği çıkararak kalçama indirdi. "Ah! Ne dedim ki şimdi?" diye söylendim. O sırada Gizem odasından iki büyük bavul ve kocaman bir sırt çantasıyla çıktı. Annem başını ona çevirip baktığında "Komple mi taşınıyorsun, Gizem?" diye sordu kaşlarını çatarak. "Sizi gidin orada kalın bir daha dönmeyin diye yollamıyorum!"

Gizem gözlerini devirdi. "Anne bunlar gerekli şeyler." Bavulları sürükleye sürükleye kapıya ulaşmaya çalışırken onu zerre umursamayarak elimdeki ayakkabıları ayaklarıma geçirdim. O sırada tekrar aşağıdan korna sesi gelmişti ve telefonuma bildirim düşmüştü. İnci'dendi.

Kore Çakması:
Bir dakika içinde inmezsen gideceklermiş, durdurmuyorum ben de. Gelirsen binersin gelmezsen binmezsin. Bay!

"Ne biçim arkadaşsın be!" dedim ona ama tabii ki burada olmadığı için duymadı. Telefonu hızla cebime atıp aynada son kez kendime baktım. Saçlarımı tepeden öylesine bir topuz yapmıştım ama sevimli duruyordu çünkü uğraşmamıştım. Ne zaman bir topuz yapmak için çabalasam asla güzel olmuyordu çünkü. Üzerimde siyah bir şort ve Haikyuu baskılı gri bir tişört vardı. Güzel kombindi, en azından bana göre. Gizem zorlukla bir bavulu dışarı çıkardığı sırada anneme doğru dönüp ona sarıldım.

"Bizsiz çok sıkılırsın kesin, dayımlar falan iyidirler tabii ama bir biz değiller sonuçta." Kendimi geri çektiğimde gülümsedim. "Her akşam ararsın, değil mi?"

Annem güldü. "Arayacağım tabii, kontrol etmem lazım sizi."

Gizem lafa atladı. "Ben aklı başında olanım, sen Nefes'i kontrol et."

Ona öldürücü bir bakış attım. Ardından unutmamak için kapının yanına koyduğum minik süt ağacı saksısını da elime aldım ve sıkıca kavradım. "Çok konuşma da çıkar şu bavulu, gidecekler bizsiz!"

"Tamam tamam!"

Böylece evden çıkarken annem arkamızdan bakmaya devam etmişti. Gizem bavullar ile can çekişmeye devam ediyordu. Sırıtarak "Yardım ister misin?" diye sordum. Şüpheyle bana baktı. "Cidden yardım edecek misin?" diye sordu bu defa. Bavulumu tuttuğum gibi hızla asansöre yöneldim. "Tabii ki hayır."

SON SABAH YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin