Selam okurcanlarım♥️Öncelikle çok özledim😍
Ayrılığı sevdaya dahil etmek istemezdim ama olması gerekiyormuş, oldu maalesef. Çok beklediniz, çok özlediniz hakkınızı helal edin. Sevginiz, sabrınız, anlayışınız için bir kez daha teşekkür ederim🙏🏻
Bu bölümü sevgili modernmolla ya, Güneş'çiğime armağan ediyorum. Yazdığım her satıra gözün gibi baktığın, bıkmadan usanmadan halimi hatırımı sorduğun için çok teşekkür ederim canım. İyi ki varsın😍
Epey uzun bir bölüm oldu, sindire sindire okuyun lütfen. Yorumlarda buluşalım♥️
Eylem
Abimin kolları arasında Feride'ye sarılırken çocukluğuma uzanan bir kapı aralanıyor zihnimde. 7 yaşımdayım. Yıl sonu müsameresinde, şarkı söylemek için sahneye çıkmadan hemen önce, perdenin ardından seyircileri izliyorum. Çoğu arkadaşımın anne ve babası birlikte gelmiş, çocukça bir heyecan ve hevesle oturuyorlar kırmızı koltuklarda. O güne dair aklımda kalan en net görüntülerden biri bu. Hangi şarkıyı söylediğimi hatırlamıyorum fakat sahnede olduğum süre boyunca kapalı salonda gezinen bakışlarımı ve minik kalbime çöken tonlarca ağırlığı çok net hatırlıyorum. Abim geliyor sonra sahnenin hemen önüne. Uzun, upuzun bir ıslık çalıyor. Tüm salon alkışlıyor beni. Kalbimdeki ağırlık kuş olup uçuyor, güle oynaya iniyorum sahneden.
O gün, kalbimde açılan yaranın beni eksik bir insan yapacağının da, bugün hâlâ o eksikliği gidermek için çabalayacağımın da farkında değildim henüz; çocuktum. Şimdi farkındayım. Zor da olsa kabullendim, iyileşmek için büyük bir savaş veriyorum kendimle. Yetinmeyi öğreniyorum. Mutlu olmak için kimseye muhtaç olmamayı, kendime yetebilmeyi. Kendimi sevebilmeyi.
Beklenti, hayal kırıklığını da beraberinde getirir diyor Can Bey. Doğru. Ben sevdiğim kadar sevilmek istedim hep, azıyla yetinmedim. Mutsuzluğumun en büyük nedeni buydu belki de. Hayatımın merkezi boş olduğu için sevdiğim herkesi oraya yerleştirmeye çalıştım, karşılığında da merkeze yerleşmek istedim. Olmadı, atanamadım yıllarca. Köy köy dolaştım. Köy hayatına alışmaya çalışıyorum şimdi. Fena değil.
Abimin geri çekildiğini ve dikkatli bir şekilde yüzüme baktığını fark ettiğimde "Hoş geldin" dedim engel olamadığım mesafeli bir tınıda "geçsene."
Sessizce salona doğru ilerledi ve tekli koltuklardan birine oturdu. Çaprazındaki koltuğun kenarına iliştim ben de. Feride'yi bacaklarımın üzerine bıraktım, saçlarını düzelttim.
"İyi misin?" dedi abim öne doğru eğilerek. Dirseklerini dizlerine dayadı, parmaklarını birbirine geçirdi. Bakışlarından anladığım kadarıyla yaşadıklarımdan haberdardı.
"İyiyim" dedim kuru bir sesle "Elif nasıl? Ciddi bir problem yoktur umarım."
Bakışlarını halının iç içe geçmiş desenlerinde gezdirdi. "Elif iyi. Her geçen gün daha da iyiye gidiyor ama çocuk nihayetinde. Ne kadar aklı başında bir çocuk da olsa, hastane odalarında büyümek zor geliyor bazen..."
"Hastanede mi şimdi? Ben çıktı sanıyordum."
"Üç gündür gözetim altındaydı, dün akşam taburcu oldu." Elini alnında gezdirdi sıkıntıyla "Hastalığıyla ilgili bir problem yok aslında... tedavi süresince yaşadığı stres şimdi su yüzüne çıkıyormuş, öyle diyor doktoru."
Küçücük kalbine neler sığdırmıştı kim bilir?
"Zor tabii..." dedim Feride'nin elbisesini parmaklarımın arasında ezerek "çok küçük daha."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...