Selam okurcanlarım🌸Zor, hatta çok zor günlerden geçiyoruz malumunuz🙇🏻♀️ şaka desem değil, kabus desem hiç değil, olmaz denen oluyor işte bazen🤷🏻♀️
Moraller bozuk evet ama şükür ki nefes alıyoruz, sağlıklıyız🙏🏻
Bu da geçecek elbet♥️
Eylem
Kadir Saranlı.
Akdağ Şirket'ini temsilen gittiğim Hatay'da karşılıklı yemek yediğim adamın ta kendisi. Sonrasında Fırat tarafından apar topar İstanbul'a getirtilmiş, dünyanın lafını işitmiş ve günün sonunda soluğu meyhanede almıştım. Tüm bunlar olurken de olayın benimle değil yemek yediğim adamın kim olduğuyla alakalı olabileceğini aklımın ucundan dahi geçirmemiştim.
Kadir Saranlı sahne showumu alkışlarken bakışlarını Fırat'a dikmiş ve onun bu meydan okuyan bakışları Fırat'ı haddinden fazla öfkelendirmişti. Hızlı adımlarla Kadir Saranlı'nın oturduğu locaya doğru ilerlemeye başladığında tiz bir ses yankılandı kulaklarımda. Yangın alarmı çalıyordu. Giderek yükselen sesle irkilen insanlar kısa süreli bir şaşkınlığın ardından çıkışa doğru koşturmaya başladılar. Mekan oldukça kalabalık olduğu için yersiz bir panik oluşmuş, çığlık çığlığa bağıranların yarattığı korku dalgası izdihama neden olmuştu.
Birbirini ezerek dışarı çıkmaya çalışan insanları izlerken bedenime yayılan korku dalgasınınsa duyduğum seslerle ya da kaçışan insanlarla hiçbir ilgisi yoktu. Belimde hissettiğim namlunun soğukluğu çıplak tenimde şok etkisi yaratmış, sağ kulağımın hemen arkasından "Sakın kıpırdama!" diyen sesle birlikte hareket kabiliyetim sıfırlanmıştı. Kımıldayamıyordum.
Oğuz'un kalabalığın içinden bana doğru geldiğini fark ettiğimde kesik bir nefes aldım. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki, yetişemiyordum. Öne doğru hareketlendim sonra. Dirseğimden tutan el beni olduğum yere sabitledi. Oğuz bakışlarını kısa bir an arkamdaki kişiye çevirdikten sonra "Dur tamam" dedi elini havaya kaldırıp. Diğer elinde silah tutuyordu fakat sakin olmamı istercesine gözlerime bakıyordu. Mümkünmüş gibi.
"Yaklaşma!" diye bağırdı arkamdaki adam. Silahın belimdeki baskısı hissedilir derecede artmıştı. Oğuz durdu. Aramızda bir metrelik bir mesafe kalmıştı. "İndir o silahı!" dedi ölümcül bir tınıda. Adam dirseğimi daha sıkı tuttu.
"Oğuz Bey!" dedi sonra biri. Kadir Saranlı. "Bir müsaade edin lütfen, lüzumsuz yere ortamı germeyin."
Oğuz'un bakışları üst kata çevrildi. Bense şaşkınlıkla etrafa bakıyordum. Mekan boşalmış, geriye sadece eli silahlı adamlar kalmıştı. En az yirmi tane eli silahlı adam. En az yirmi tane aynı hedefe doğrultulmuş silah. Ve hedefte ben.
"Bırak kızı!" diye bağıran ses, zihnimin üzerine çöken sis bulutunu aralamaya yetmişti. Fırat'ın sesi. "Bırak gitsin, yoksa beynini dağıtırım!" dedi çelik kadar sert bir tonda. Silahını Kadir Saranlı'ya doğrultmuş, namluyu şakağına dayamıştı.
"Mahir!" diye bağırdı Kadir Saranlı.
Acı bir feryat yükseldi boğazımdan. Saçlarım. Saç diplerim cayır cayır yanıyordu. Mahir denen adam tam arkamdaki şahıs olmalıydı ve aldığı komutla birlikte ensemdeki saçları kavrayıp koparırcasına çekmişti. Bileğini tutup engel olmaya çalıştığımda daha güçlü bir feryat döküldü dudaklarımdan. Ensemde saç kalmamıştı muhtemelen, öyle acıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...