61. Bölüm

40.1K 2.1K 2.3K
                                    





Merhaba okurcanlar♥️

Bölüme geçmeden önce Azerbaycanlı okurlarıma kucak dolusu sevgilerimi göndermek istiyorum. Sabina, Nermin, Hayal, Türkan ve henüz tanışmadığım canım okurlarım; sizi çok seviyorum❣️Aklımız, kalbimiz, gönlümüz sizinle🙏🏻Umarım bu zulüm bir an önce son bulur😔

Bir de teşekkürüm var tüm okurcanlarıma. İsyan Çiçeğim bugün 1M okunma sayısına ulaştı😍 Elbette sizlerin sayesinde. Sağ olun, var olun🙏🏻Hep birlikte nice milyonlara inşallah♥️



Eylem

Bulutların arasından süzülen yalancı güneşle birlikte gecenin matemi alacakaranlığa evrilirken üzerimdeki battaniyeye biraz daha sarıldım. Savaştan çıkmış gibiydim. Çıkamamış ya da. Kolum, bacağım savaş meydanında kalmıştı sanki, bir türlü toparlanamıyordum. Toparlanabileceğimi de sanmıyordum. Yavuz'dan öğrendiğim kadarıyla Fuat Amca'nın durumu şimdilik iyiydi. Krizin sebebini öğrenebilmek için birkaç gün içinde anjiyo yapılacak, o süre zarfında da hastanede kalacaktı. Sema Teyze hastaneden ayrılamadığı için Selim'e göz kulak olma görevi de Yavuz'a düşmüştü fakat o cepheden henüz yeni bir haber yoktu. Fırat'a sormamıştım. Soramamıştım. Ettiğim onca laftan sonra Selim'den bahsetmek midemi bulandırıyordu. İsmini zikredersem intikam hırsıyla savurduğum tüm yalanlar gerçeğe dönüşecekmiş gibi hissediyordum.

Çekip gidebileceğimden o kadar emindim ki, hatırlamaktan dahi utanç duyduğum saçma sapan imalarda bulunmuş, onunla da yetinmeyip ağza alınmayacak cümleler kurmuştum. Pişman mıydım bilmiyorum fakat bana o cümleleri kurduran acizliğimden de, beni tekrar gözlerine bakmak zorunda bırakan Fırat'tan da nefret ediyordum.

Kulağıma dolan adım sesleriyle birlikte gözlerimi kapattım. Birkaç lokma yemek yedikten sonra duş alıp salondaki koltuğa kıvrılmıştım fakat kalbimdeki ağrı nedeniyle saatlerdir uykuya dalamıyordum. Adım sesleri durduğunda daha çok kıvrıldım battaniyenin içinde. Saçlarımda gezindi önce parmakları. Tüm huysuzluklarıma rağmen büyük bir sabırla kuruttuğu saçlarımı özenle okşadıktan sonra şakağıma uzun bir öpücük bıraktı. O kadar sıcaktı ki dudakları, üşüdüğümü fark ettim. Soğuktu ev, kombiyi kısmıştı yine sanırım.

Ayak ucuma oturduğunu hissettiğimde rahat bir nefes aldım. Ne bugün ne de yarın birlikte uyumayacaktık, benim yerim bu koltuktu bundan böyle. Battaniyenin altından ayağıma ulaştı sonra eli. Çorabımı çıkardı hep yaptığı gibi. Buz kütlesine dönen ayağımı avucunun içine hapsedip bileğime sıcak bir öpücük bıraktı. Ayak bileğime olan zaafı akıl sınırlarımı zorlayacak raddedeydi fakat şu an bunu düşünmenin ne yeri ne de zamanıydı.

Sünger Bob dövmemin üzerinde hissettim sonra dudaklarını. Nefes alabilmem giderek zorlaşıyordu. Diğer çorabımı da çıkardıktan sonra iki ayağımı birden kucağına yerleştirdi ve her daim sıcak olan elleri, usul usul ayaklarımda gezinmeye başladı. Parmak uçlarımdan bedenime doğru yayılan sıcaklık uykuyu da beraberinde getiriyor, ne kadar istesem de karşı koyacak gücü bulamıyordum. Geri zekalı bedenim de bu durumdan hiç rahatsız değildi üstelik. Bırak rahatsız olmayı, kaskatı kesilen kaslarımın anbean çözüldüğünü hissediyordum. Ve tanıdık bir teslimiyet hissiyle kucaklandığımı. Ve o hisse karşı koyamayacak kadar yorgun olduğumu... ve yaşadığım her şeyin bana müstahak olduğunu...

***

Omzumu ele geçiren ağrı boynumu da rahatsız etmeye başlayınca sırt üstü yatıp huzursuzca homurdandım. Gözlerim açılmamak için direniyordu fakat koltuk o kadar rahatsızdı ki, her yerim tutulmuştu. İçime içime homurdanmaya devam ederken göz kapaklarıma tecavüz eden ışıktan kurtulabilmek adına battaniyeyi kafama çektim. Uyanmak istemiyordum.

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin