Merhaba okurcanlarım😍Bugün benim için çok özel bir gündü; ilk imza günüm🤗
Çok güzel anılar biriktirdim sayenizde. Yanımda olan, olmak isteyip olamayan tüm sevenlerime teşekkür ederim🙏🏻
İyi ki varsınız♥️
Eylem
Fırat kişisi cehenneme kadar yolum olduğunu söyledikten sonra Range Rover'ın sürücü koltuğuna oturmam için kolumu tuttu. Delirmiş gibiydi.
Kolumu savurup aracın kapısını hızla kapattım. Bir de tekme attım kapıya. Hızımı alamadım yumruğumu da cama geçirdim.
"Sen kimsin beni kovuyorsun geri zekalı? Ben zaten gidiyordum. Gitsem de senin arabanla gidecek değilim! Pislik!"
Yumruğumu ikinci kez cama indirecekken Fırat bileğimden tuttu. Titreyen ellerimi güçlükle zapt edip hırsla gözlerine baktım. Gözlerim dolmuştu.
"Yeter..." dedi dişlerinin arasından "yeter!"
Gözlerine yerleşen bıkkınlığı gördüğümde gözümden firar eden bir damla yaşa mani olamadım. Buraya kadardı demek. Kendi bilirdi. Hızla arkamı dönüp bahçeyi ikiye ayıran kıvrımlı yolda ilerlemeye başladım. Attığım her adımda canım daha çok yanıyordu. Bileğim incinmişti çünkü, ondandı canımın yanması. Bileğim çok acıyordu.
Demir kapıya ulaşana kadar zihnim allak bullak olmuştu. Fırat'ın sesi kulaklarımda çınlıyordu fakat cehennemin tam olarak neresi olduğunu bilmiyordum. Cehennem içimdeydi sanki, çok uzağa gitmeme gerek yok gibiydi.
Param da yoktu zaten. Odadan çıkarken çantamı aldığımı hatırlıyordum fakat hangi aşamada gereksiz olduğunu düşündüğümü ya da nereye fırlattığımı bilmiyordum. Çantamın da canı cehennemeydi.
Kapının önündeki korumalardan biri beni görünce kapıyı açtı. O korumanın Serkan olduğunu yanına ulaşınca fark ettim fakat fark etmemiş gibi yanından geçip caddeye uzanan sokağa doğru ilerledim.
Adımlarıma ayak uydurabilmek için benimle birlikte koşar adım yürümeye başladı. Fazla dinamik ve hızlıydı. Gençti de. Otuzlu yaşlarda olmalıydı.
Birkaç adım öne geçtikten sonra bedenini bana doğru çevirip "Eylem Hanım..." dedi kararlı bir tonda "nereye istiyorsanız götürelim, bileğinizi zorlamayın."
"İstemez" dedim adımlarımı daha da hızlandırıp. Cehenneme gidiyordum malum, korumayla gidecek değildim.
Anayola çıktıktan sonra bir taksi çevirdim. Serkan da köşkten çıktığımızdan beri bizi takip eden araca binip peşime takılmıştı.
Geri zekalı.
Hem kovuyor hem peşime adam takıyor.
Umurumda bile değildi.
Taksi şoförü "Ne tarafa ablacığım?" diye sorduğunda başımı öne doğru uzattım. "Telefonunuzu kullanabilir miyim?"
Elli yaşında vardı ablası olduğum kişi.
"Al tabii ablam" dedi canı gönülden. Cebinden çıkardığı telefonu arkaya doğru uzattı sonra. Teşekkür edip Ceren'i aradım hemen.
Telefonu açtıktan sonra ufak bir kahkaha atıp "Alo" dedi neşeli bir tonda. Arkadan sesler geliyordu.
"Neredesin Ceren?" dedim doğrudan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...