Bu bölüm yorumları coşturup yazdıklarıma değer katan @EdaB03 e geliyor🙏🏻Çok teşekkür ederim Edacım iyi ki varsın♥️
Uzun bir bölüm sizi bekliyor okurcanlar😉
Yorumlarda buluşalım😍
Eylem
Levent'teki rezidansın 21. katındaki daireden içeri girerken tuhaf bir şekilde iyi hissediyordum. Fırat uslu durmam konusunda beni uyarırken hissettiklerimin tek taraflı olmadığına dair ipuçları vermişti. Açık açık söylemese de onun da bana karşı boş olmadığını biliyordum artık. Ve bu durumdan tarifsiz bir haz duyuyordum.
Kulüpteki eğlence gece yarısından sonra da devam etmiş, sonrasında Arda ve yakın arkadaşları kıyıya yanaşan ultra lüks yata geçiş yapmışlardı. Hayrünnisa da Meriç'le beraber eşlik etmişti Arda'ya. Oğuz benim yersiz çıkışımdan sonra ortadan yok olmuştu nedense. Eğer Fırat'a aşık değilse -ki değildi- ortada çok ciddi bir problem var demekti. O problemin ne olduğunu bilmiyordum fakat Fırat'ın etrafındaki herkesin bana gıcık olduğunu biliyordum.
Ona ne oluyordu ki yani? Kime neydi?
Normal şartlar altında Fırat'ın da o yatta olması gerekiyordu fakat benim yorgun olduğumu söyleyerek eve gelmeyi tercih etmişti. Yorgundum gerçekten de ama ben istememiştim benimle gelmesini. İstenmediğimi bildiğim için yata gitmeyi reddetmiştim sadece. Fırat da beni yalnız bırakmamıştı.
Çok da iyi yapmıştı.
Fırat kapıyı kapatıp ışığı açtıktan sonra "Sen salona geç, geliyorum" dedi ve yatak odasına doğru ilerledi. Sessizce dediğini yapıp salona geçtim. Yol boyunca konuşmamış, daha doğrusu konuşamamıştım. Havadan sudan konuşacak durumda değildim.
Salona geçip montumu çıkardıktan sonra üçlü koltuğa oturdum. Saat üçü geçiyordu ve uykusuzluktan gözlerim kapanıyordu. Yüzümdeki manasız gülümsemeyi bastırmaya çalışırken başımı geriye doğru yaslayıp bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Nedensizce sırıtıyordum son birkaç saattir. Ve hatta sırıtmak yetmiyor, bağıra bağıra şarkı söylemek, nefesim kesilene kadar koşmak istiyordum.
Tüm bunlar diğer isteklerimin yanında çok masum kalıyordu üstelik. Kollarımı Fırat'ın boynuna dolamak, yüzünün her bir zerresine dokunmak, saatlerce gözlerine bakmak, hayranı olduğum ellerini tutmak ve daha bir sürü şey yapmak istiyordum. Neyse ki ayarsız düşüncelerimden Fırat'ın haberi yoktu.
Gözlerimi kapatıp zihnimdeki dört nala koşan atları dizginlemeye çalışırken geçen zamanın farkında değildim. Duyduğum adım sesleriyle gözlerimi araladığımda Fırat salondaydı ve ıslak saçlarından anladığım kadarıyla duş almıştı. Üzerinde gri bir eşofman altıyla siyah bir tişört vardı. Yanıma gelip "Duş almak istersen..." dediğinde "Temiz kıyafetim yok" dedim kaşlarımı havaya kaldırıp.
Koltuğa oturdu. Kısa bir süre düşünüp "Yarın ne gerekiyorsa al, ya da Mustafa halletsin böyle olmayacak" dedi gözlerime bakıp.
"Mustafa?" dedim gülerek "Bana kıyafet alacak?"
"Bulur bir yolunu, merak etme" dedi göz kırpıp. Gözlerim kırptığı gözünde takılı kalmıştı.
"Benim eve gitmem lazım" dedim başımı koltuktan kaldırıp "Bir an önce flash belleğe bakalım da, sabah giderim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...