22. Bölüm

48.1K 2.4K 1.4K
                                    






Eylem

Beni havuza atmıştı.

Allah'ın devesi beni bile isteye havuza atmıştı.

Yok bu kadarı fazlaydı. Bu adamın bu kendini bilmezliği hakikaten fazlaydı.

Hırsla suyun yüzeyine çıkıp ağzıma burnuma dolan suyu boşaltırken havuzun kenarına tutundum. Birkaç kez öksürüp başımı yukarı kaldırdığımda Fırat devesi ellerini ceplerine koymuş bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun sen geri zekalı?" diye bağırdım bacağına vurup. Yüzüme yapışan saçları geriye atıp "Hayvan mısın?" diye bağırdım sonra. Yüzünde hala keyif aldığına dair işaretler vardı ve bu beni iyice çileden çıkartıyordu. "Ne sanıyorsun kendini ha? Ne sanıyorsun? Adam mısın lan sen? Adi şerefsiz piç ku...."

Tepemden bastırılıp suyun altına itildiğim için ağzıma su dolmuş ve ben "Piç kurusu" diyememiştim.

Ama diyecektim.

Kurtulmak için deli gibi çırpınırken tırnaklarımı eline geçirip parmaklarının arasındaki saçlarımı kurtarmaya çalıştım.

Bırakmıyordu şerefsiz.

Nefesim tükenmiş, ciğerlerim yanmaya başlamıştı. Ölecektim sanırım. Hiç mi acımıyordu?

Nefesimin ve öfkemin son aşamasına geldiğimde kolumdan tutup beni havuzdan çıkardı. Serseme dönmüştüm. Göğsüm hızla inip kalkıyor, aldığım nefes boğazımı yakıyordu.

Bakışlarını birkaç saniye gözlerimde, bir o kadar dudaklarımda bir o kadar da boynumda tuttuktan sonra aşağı doğru iniyordu ki "Çabuk hazırlan, geç kaldık" dedi tekrar gözlerime bakıp.

Ses tonu gayet normal, dümdüz, beni havuza atmamış, boğmaya kalkmamış gibiydi fakat bakışları yanıyordu, yakıyordu.

Yanmanın hiç sırası değildi.

Islaktım da zaten.

"Ölürüm de gelmem" dedim bir adım öne çıkıp.

Kaşlarını itinayla havaya kaldırdı. Yine artistlik peşindeydi. Ama yemezlerdi.

Meydan okurcasına kollarımı göğsümde birleştirdiğimde "Görelim bakalım ölüyor musun geliyor musun?" dedi ve beni kucağına alıp ikinci kez havuza attı. Havuzun dibini boylayıp tekrar yukarı çıkana kadar ağzıma dolan küfürler yüzünden boğulacaktım neredeyse.

Kafamı sudan çıkarır çıkarmaz "Seni piç kurusu, orospu çocu..." dedim fakat kolunun ulaşabileceği yerden çıktığım için tepemden bastırmıştı yine.

Allah'ım çıldıracaktım!!!

...

İstanbul sınırlarından çıkıp Adapazarı istikametinde ilerlerken kollarımı göğsümde birleştirmiş dışarıyı izliyordum.

Birlikte çiftliğe gidiyorduk. Dönüşte beni eve bırakacaktı bi' güzel, sonra da artık Allah ne verdiyse.

Domuz.

İSYAN ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin