EylemFırat çenemi parmaklarımın arasına alıp kendime gelmem hususunda kati bir uyarıda bulunurken etrafımızdaki tüm gözler bize çevrilmişti. Ben Arda'yı tokatlarken de çevrilmiş olabilirdi, çok emin değildim.
"Manyak mısın kızım sen?" dedi Arda şerefsizi "Belanı mı arıyorsun gece gece?"
Fırat'ın elinden kurtuldum fakat bedenini aşıp da Arda'ya ulaşamıyordum. "Evet manyağım!" diye bağırdım omzunun üstünden ileri doğru atılmaya çalışırken "Belamı arıyorum gece gece, hadi gel bekliyorum! Gelsene ne duruyorsun?!! Yedirir miyim lan ben sana o kızı?!!!"
"Arda!!!" diye kükredi Fırat. Bir taraftan da beni zapt etmeye çalışıyordu. Ayağım yanlışlıkla bacağına çarptığında ellerini belimin iki yanına yerleştirerek çivi gibi yere çaktı bedenimi "Sikecem şimdi belanı Eylem! Rahat dur!!!"
Dişlerinin arasından kulağımın içine zerk ettiği küfür durmam için yeterli olmuştu. Çok sinirliydi. Öfkesi buram buram esmişti beynime doğru.
"Türkish Delight değil mi o?" diye bir ses yükseldi bitişik locadan. Herkes ayaklanmıştı tabii kavga çıkınca.
"Vallahi o" dedi bir diğeri "fıstıklı lokum!"
"Kasasından tanıdım Abi, kesin o!" dedi geri zekalı olan bir başkası.
"Hazırlayın acı biber..." demeye çalışan en geri zekalısı cümlesini tamamlayamadı.
"Ağzını topla lan yavşak!!" diye bağırarak üzerine atlayan Arda'nın yumruğu daha fazla konuşmasına izin vermemişti.
"Oğuz!" dedi Fırat sakin bir şekilde. Bakışlarıyla beni gösterdi sonra. Oğuz söylenerek yanıma geldi. "Bi' bitmediniz abi ya! Bi' bitmediniz!!!"
Fırat Arda'yı kolundan tutarak kenara çekti. Acı biber fantezisi yapmaya çalışan delikanlıyı yakasından tuttu sonra. Kol kasları gerilmişti. Yüzü ifadesiz, bakışları ölümcül, ince, uzun, kemikli parmakları gözalıcıydı.
"Duyamadım?" dedi adamın üzerine doğru eğilirken "Bir daha söyle bakalım, ne dedin sen?!!!"
Diğer geri zekalılar topuklamaya çalışsa da başarılı olamamış, Mustafa ve diğer iki koruma tarafından zorla alıkonulmuştu.
Zavallı adam maruz kaldığı şiddet karşısında konuşma cesareti gösteremeyince Fırat iyice öfkelendi ve "Söylesene!!!" diye bağırarak yumruğunu adamın sağ gözüne geçirdi.
Bu kadar fevri davranması hiç hoş değildi.
"Bi-birden görünce heyecanlandık abi" dedi adam kekeleyerek "kusura bakma. Kaç gündür bekliyoruz da..."
Yumruk nedeniyle beyin sarsıntısı geçiriyordu sanırım.
"Neyi bekliyorsunuz lan?!!!" diye kükredi Fırat. Aynı yere bir yumruk daha geçirdi sonra. Kesin kör olmuştu adam.
Ayaklarım kendiliğinden geriye doğru adımlamaya başlamıştı. Zira aynı şiddete birazdan ben maruz kalacaktım.
Üçüncü adımda sırtım sert bir cisme çarptı. Oğuz kişisine. 'Çekilsene' gibisinden gözlerine baktığımda "Aklından bile geçirme!" dedi kaşlarını yukarı doğru kaldırarak.
Tekrar Fırat'a döndüm mecburen. Günlerdir yolumu gözleyen tayfa dört kişiden oluşuyordu. Dördünü de iyice döverse siniri geçerdi belki.
İçime içime ofladım.
"Abi özür dilerim..." diye çırpınıyordu adam. Herkes bize bakıyordu. Oğuz orkestraya dönüp müziğe devam etmelerini işaret etti. Hayrünnisa "Fırat!" diye bağırarak öne doğru atıldı o sırada. Fırat beni kasamdan tanıyan diğer adamın kafasını masaya çarptı öfkeyle "Edebinizi, adabınızı siktirtmeyin lan bana!!!" diye bağırdı. Delirmiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...