Selam okurcanlarım🎈Çokça sabırsızlandığınız bir bölüm için bu kadar bekletmek istemezdim ama tüm aksilikler de o bölümlere denk geliyor ne yazık ki🤷🏻♀️
Bu defa da covide yakalandım bildiğiniz üzere🤕 Maaile🤦🏻♀️ Yaşayan bilir fena bir illet. Çok ağır geçirmediğim halde duvardan duvara çarptı diyebilirim🥺 Umarım bir an önce kurtuluruz🙏🏻
Anlayışınız, sabrınız ve iyi dilekleriniz sayesinde asabiyetim geçti, pamuk gibi oldum ama siz yine de yorumlarınızı eksik etmeyin😍
Bir kez daha anladım ki, çok güzel dostlar edinmişim bu platformda🙏🏻 kaybetmeye de hiç niyetim yok😉
İyi ki varsınız, hep var olun♥️
Watty'e ergen topluluğu diyenler işine baksın, biz bize yeteriz😎
Eylem
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kırık dökük bir gecenin en kuytusunda, gökten bir ateş düşmüş yeryüzüne. Havaya, suya ya da toprağa düştüğünde baharı müjdeleyen o ateş, bir genç kızın kalbine düşmüş bu defa. Yıllardır buz kesen yüreğine baharı getirmiş; gözlerine yıldızlar, bal köpüğü saçlarına çiçekler kondurmuş.
Göğsünün ortasına düşenin cemre değil, cehennem ateşi olduğunu fark etmemiş genç kız. Zira şeytan, insanları zaaflarından yakalama hususunda oldukça mahirmiş. Gözlerine tutkun olduğu şeytanın yaldızlı kadehlerle sunduğu zehri, kıymetli bir şarap misali içmiş genç kız. İçtikçe sarhoş olmuş, içtikçe kör kütük aşık olmuş. Canı her yandığında, sol kaburgasının altındaki yangını Aşk'a yormuş, şifayı şeytanın zehirli dudaklarında aramış. Öylesine mutluymuş ki, kalbinin çürüdüğünü fark etmemiş. İçin için yandıkça Fırat'ın hırçın sularına bırakmış kendini.
Fırat kızı kendine meftun etmiş. Üşüyen ellerini, ağlayan gözlerini, nazlanan kirpiklerini şefkatle okşamış; acıyan yerlerinden, çatlayan dudaklarından öpmüş. Zehirli dudakları genç kızın kanayan yaralarına merhem olmuş.
Yine bir gecenin kuytusunda o zehirli dudaklardan zehir zemberek sözler dökülmüş. Öylesine ağırmış ki dilin söyledikleri, yer gök utanmış; yağmurlar yağmış, şimşekler çakmış, kızılca kıyamet kopmuş.
Kıyamet sonrası kesif bir sessizlik çökmüş kızın kalbine. Gördüğü düşten uyanmak istememiş, ninnilerle avutmuş kendini. Hesap gününden önceki ölüm uykusuymuş meğer yattığı.
Araf.
Ne gidebilmiş, ne kalabilmiş...
Ne kalbine söz geçirebilmiş, ne de aklına.
Şeytanın zehri öylesine tatlıymış ki, söküp atamamış kanından, canından, dimağından, dudaklarından... Kana kana içemese de son kez tatmış aşk şarabından. Dudaklarında izi, damağında tadı kalsın istemiş.
Yine bir gecenin kuytusunda genç kız şeytanın inindeki ölüm uykusundan uyanmış. Gün hesap günüymüş. Gün ateşlerde yanma günüymüş. Şeytan ilk günden beri ateşin ta kendisiymiş fakat bu defa şartlar eşitmiş; zira genç kız da kalbine düşen ateşten ibaretmiş artık.
Gönlüne düşen ateşin, genç kızı şeytana çevirmesi şerefine parmaklarının ucundaki sigaradan bir nefes daha çektim. Geceden karanlık gözleri, gözlerimin en kuytusundaydı. Göğüs kafesimin çatırdayarak ikiye ayrıldığını hissettim. Sol kaburgamın altındaki ateşin ruhumdan taştığını. Ve bu gece, o ateşin beni yok edeceğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN ÇİÇEĞİ
RomanceFırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...